İletişim

    Adınız (zorunlu)

    Epostanız (zorunlu)

    Konu

    İletiniz

    captcha

    Yukarıdaki karakterleri lütfen aşağıdaki kutucuğa giriniz.

     

     

    Share
    1. #1 by NEZİH DEMİRTAŞ on 25 Nisan 2011 - 19:25

      SAYGIDEĞER KOMUTANIM VE AĞBEYİM SİZE YAPILAN BU HAKSIZLIKVE TÜM YANLIŞLARA RAĞMEN SİZİN O GÜÇLÜ İRADENİZLE BUNLARIN ÜSTESİNDEN GELİP SAĞLIKLI BİR SEKİLDE EN KISA ZAMANDA ARAMIZDA GÖRMEK İSTİYORUZ SAYGILAR SUNAR ELLERİNDEN ÖPERİM. 25.04.2011 GÖRÜŞMEK ÜZERE.

    2. #2 by Vedat Mumyapan on 29 Nisan 2011 - 21:36

      Yiğit Abiciğim;

      Hergün aklımdasın, bunu bildiğine eminim. Uzun süredir uğramayışımın sebebini de tahmin ettiğini düşünüyorum.
      Hiçbirşey yapamamak, sen orada otururken birkaç basamak yukardan kahrolarak seni seyretmek ve bunu hiç belli etmemeye çalışmak gerçekten zor.
      Sana yararı olacak en küçük bir şey bile bulsam, Silivri’nin taşını bile delip sana ulaştırmaya çalışırım. Ama bu kumpası kuran adamların adaleti yerine getirmeye değil, TSK ni susturarak bu ülkeyi kolayca bölmeye çabaladıklarını dünya alem biliyor.
      Bu nedenle peşin peşin vatanseverleri orada tutmaya karar vermişler. Hiçbir delilin, hiçbir gerçeğin, hiçbir haklı talebin bu davada kabul görmeyeceği kesin…
      Yiğit abiciğim; bu siteyi kuranlardan Allah razı olsun!
      Ne zamandan beri mektup yazmayı düşünüyordum ama, elim bir türlü kaleme gitmiyordu. Mahkemede söylediğim gibi; söz bitmiş deniz tükenmişti. Zaten Yeniçeri Ocağının devesi gibi “kös dinleyenler” benim hişt! dememe hiç aldırırlar mıydı? Üstelik bir sürü yalan dinlemek ve bunun karşısında, hiçbir şeyi değiştirememek çok acı!…
      Bu yazdıklarım asla bir umutsuzluğun ifadesi değil, sadece geçici bir durumun dile getirilişidir.
      Elbette bu günlerin sonu gelecek. Ama o gün Türkiye ne durumda olacak kestirmek zor. Cehaletin ve ihanetin beslediği şer odaklarına karşı daha ne kadar stratejik savunmada kalınacak belli değil. Zira Sakarya’nın doğusuna çoktan çekildik bile… Bundan sonrası yok!
      Yiğt Abiciğim; bu sitenin açılışının bir yararı da! : Çirkin yazımı okumak zorunda kalmayışın olacak. Orada bulunan herkese sonsuz selamlarımı yollarım.

    3. #3 by Vedat Mumyapan on 13 Mayıs 2011 - 14:22

      Yiğit abiciğim

      Yalancı gizli açık şahitler yetmedi, iftiracı hahamlar yetmedi, yalan ifadeler yetmedi hepsi bir bir çürütüldü. “İnadına tutukluluk halinin devamına…” diyenlerin yeni arayışları, yandaş basında çarşaf çarşaf çıkmaya başladı. Türkiye’de üç kuruş verince yapılmadık şaklabanlık bırakmayacak insan sayısı sanki milyonlarca değilmiş gibi, “mal bulmuş mağribi” misali satın alınmış adamlardan medet umulmaya başlandı.
      Elbette bu hayasızca akınların sonu gelecek; işte o zaman bazı kişilerin de sonu gelecek. Eğer abd ye ağa babalarının yanına kaçmazlarsa, yaptıkları ihanetin bedelini Türk Milletine fitil, fitil ödeyecekler. Şu aşamada, her zaman söylediğimiz gibi, hukuki hiçbir girişimin etkisi olmayacağını herkes biliyor. Yine de ağır aksak yürüseler, bazı inadınacı olmayanların jetonu geç düşse de sonunda bu milletin gerçeği bulacağına inanıyorum.
      Sana ve tüm esaret altındakilere selamlarımı yolluyorum

    4. #4 by Vedat mumyapan on 20 Haziran 2011 - 16:21

      Yiğit Abiciğim,
      Oradaki sinir harbi ve iftiracı öğretme akıllı papağanların kalleş suratlarına tahammül etme sıkıntısı arasında,bana mektup yazma nezaketini göstermişsin.
      Kahraman Abiciğim; her türlü hilenin, kumpasın, göz boyamanın gölgesi altında yine vatanseverlerin sesinin duyurulmayacağı ortamın sürmesi için, gerekli tüm önlemler alındı ve sürecin devam etmesine onay verildi.
      Anlaşılan o ki: bu zorlama “onay” sonucunda: Davayı yürütenler yine “kuvvetli suç şüphesi” adı altında, kuvvetli kumpas gerçeği ile “tutukluluk halinin devamına” karar vererek, bu trajediyi sürdürme niyetindeler.
      Ellerinde iler tutar hiçbir delil olmadığını kendileri de bildiği için; ispat edemiyecekleri bu iddialarda, suçlamanın kendisini sanki suçun ispatıymış gibi, kamuoyuna pompalıyorlar. Yine 4 yıldır müdafilerin ısrarla söylediği gibi: “tedbir ceza olarak kullanılıyor” ve tedbire hüküm gözüyle bakılıyor. Üstelik bu hükmün infazı da, “kuvvetli suç şüphesi” ambalajına sarılarakicra ediliyor. Yani: Ceza yargılamasının ruhuna aykırı olarak; “şüphe üzerine, gizli bir hüküm tesis ediliyor.
      Ben de neler söylüyorum??? Sanki ortada harbiden bir yargılama varmış gibi, hukuki görüş beyan ediyorum.
      İnfaz yerine kullanılan bu “kuvvetli suç şüphesi” gerekçesi ile sürdürülen tutuklanma hali; infazı dahi aşmış, rejim karşıtları için bir tatmin aracı, sömürgeciler ve işbirlikçileri için ise, dinamik güçleri dizginleme aracı haline gelmiştir.
      Bu süreç bir “taşları bağlama” operasyonudur. Yapılan hukuksuzluğa,baskıya, oldu bittilere boyun eğdirme operasyonudur. Cumhuriyeti ve demokrasiyi askıya alma, ülkeyi bölme faaliyetlerine tepki verecek kesimleri susturma ve kontrol altına alma operasyonudur.
      operasyon sonucu kontrol altına alınan ve etkinliği yok edilen kişler; yine “kuvvetli suç şüphesi” infazına tabi tutularak, seslerinin duyulması engelleniyor.
      Aslında bu davada “kuvvetli suç şüphesi” bir yana, şüphenin bile olmadığını kumpasçılar ve taraftarları çok iyi biliyor.
      Ama, suyun yukarı tarafını tutanlar, aşağıdakilere :-Niye suyu bulandırıyorsun? diyor. Bunu söyleyenler, kendi leri suyu baştan kesmişlerdir. Yani, tam ifade edilirse: “Su başlarını devler tutmuştur”.
      Aslında, Türkiye’de su başlarını devler değil, cüceler tutmuştur.
      Konfiçyus diyor ki: “Bir ülkede, küçük insanların büyük gölgeleri oluyorsa, orada güneş batıyor demektir”
      Bu ülkede güneş batmaya yakın olduğu için, kendi cüce, kişiliği cüce, karakteri cüce, zekası cüce, cesareti cüce, vizyonu cüce olanların gölgeleri büyük olmaktadır.O nedenle algılaması kıt olanlara dev gibi görünmektedirler.
      Bu gerçek anlaşıldığı zaman, ortada ne o cüceler ne de “ergenekon” süreci kalacaktır.
      Yiğit Abiciğim; fazla başını ağrıtmayayım. İçerdeki, dışardaki herkese, gönlü seninle olanlara selamlarımı yolluyorum. Allah yardımcın olsun.

      • #5 by Muzaffer Tekin on 8 Temmuz 2011 - 07:44

        Sevgili kardeşim Vedat;
        1978 yılında Ağrı-Patnos’ta aynı taburda yan yana bölük komutanlıklarımız ile başlayan dostluğumuz her geçen gün artarak bugünlere kadar geldi. Menfur Danıştay saldırısından itibaren, özellikle tutukluluk dönemimde bana vermiş olduğun manevi desteği, ayrıca avukat cübbeni giyerek, Silivri duruşma salonunda yapmış olduğun savunmanı unutmam mümkün değil. Her şey için teşekkür ederim arslan kardeşim. Gözlerinden öpüyorum…
        Muzaffer Tekin

    5. #6 by Vedat Mumyapan on 2 Ağustos 2011 - 10:11

      Yiğit Abiciğim;
      En sonunda sizlerin kesin olarak esaretten kurtulacağınız anlaşıldı!
      Türk ordusu istenilen seviyeye getirildiği zaman, sizlerin orada tutulmanızın abd çıkarları açısından bir önemi kalmayacak ve “demokratik düreç” ! işletilerek sizlere “pardon”! denilecek.
      Zayıf bir ihtimal ama; eğer TSK ni hizaya getirmek için kurulan abd kumpası geri püskürtülür ve tüm abd ciler sizlere halef olursa, yine esaretin biteceği kesindir!
      Yani bu iki karşıt kesimden kim elini ne kadar çabuk tutarsa, o kadar erken özgürlüğünüze kavuşacaksınız! Ama o zaman dışarda olmayı isteyecek misiniz bilemiyorum. İnşallah Oradan, söylediğim gibi, birilerinin selefi olarak çıkarsınız.
      Abiciğim şaka bir yana, Seninle 30 yıl önce fikir birliği ederek savunduğumuz bir husus vardı. TSK içinde, insiyatif sahibi olan, gerektiğinde itiraz edecek ve tepki koyacak derdengeçti karakterli subayların, “aman ilerde bana sorun çıkarır; iyisi mi mülayim karakterli kişilerle çalışayım” zihniyetiyle harcanmasının sonuçlarını yaşıyoruz şu anda… Yoksa, abd gibi, ince kabuklu ceviz kırmaya alışık bir topluluk, TSK ni bu hale getiremezdi.
      Sana sonsuz saygılarımı yolluyor, tüm esaret altındakilere selamlar sunuyorum. Vedat…

    6. #7 by Vedat Mumyapan on 30 Ağustos 2011 - 14:36

      Yiğit Abiciğim;

      Türk Ulusunun bu günlerde, değil bayram kutlamak, düştüğü duruma yas tutacak ne zamanı, ne de hali var. Doğudan, Batıdan, Kuzeyden, Güneyden seçilmiş bölgelerle bölünme planları; plan aşamasını çoktan geçmiş, nihai harekat için, keşif amaçlı kadro tatbikatları yapılmaya başlanmıştır.
      Bunları halka anlatmaya çalışanlar da, senin gibi, araya “susturucu” rolünde mahkemeler konarak halkın gözünden kaçırılmıştır. Bu nedenle, “Balyoz” savasında bir generelin talep ettiği gibi: “duruşmaların halka açık olması” çağrısı, mahkemelerin bu görevini sekteye uğratacağından, sessiz bir çığlık olarak kalacaktır. Bu halkın %50 si de başına haçlı gestaposu dikildiği zaman bunları görecektir
      Kendi gibi adamları Türk Milletinin başına musallat edip, iktidar olmanın keyfini süren o aymaz %50 nin bu keyfi ancak o zaman kaçacaktır. Memleketin vahim haline rağmen keyif süren o aymazlara, gerçek dindar Mehmet Akif şöyle diyor: “Irzımızdır çiğnenen, evladımızdır doğranan – Hey sıkılmaz! Ağlamazsan, bari gülmekten utan!”
      Yiğit abiciğim ben yine bostan sahibi gibi hişt, hişt demeyi bırakayım. senin, Müge yengemin, Özge’nin ve tüm tutsak arkadaş ve büyüklerimin her iki bayramını da kutlarım.

    7. #8 by Vedat Mumyapan on 8 Ekim 2011 - 14:17

      Yiğit Abiciğim;

      Öncelikle, 6191 sk la verilen haklarına çok sevindiğimi belirteyim. Hayırlı olsun. Gerçi bu hakları, vatansever Türk subayları için düşünmediler ama kendilerine yakın olduğunu düşündüklerini korumak için sizleri de kerhen bu kapsama dahil ettiler. İçleri yanmıştır! ama hariç tutmaya da güçleri yetmedi anlaşılan!
      Yiğit abiciğim; gün geçtikçe, bu ülkenin bu milletin ve bu Cumhuriyetin “ilelebet payidar kalacağına” olan inancım zayıflıyor. Ülkenin yarısının uykuda olduğunu hepimiz biliyoruz. Ülke felakete giderken hala uyumaya devam ediyorlar. Anlaşılan o ki; uyurken ölecekler. Gözlerini tüm gerçeklere kapamışlar, afyonlanmış bir şekilde, aşık oldukları kendi cellatlarının canlarını almasını bekliyorlar. Sadece önlerine atılan kemiği yalayarak, hırsızın içeriyi soymasına izin veriyorlar.
      Bazan “hakediyorlar” diyorum ama ya hak etmeyen diğer kişler, bu uyuyan, uyanık olsa da olup bitenleri algılamaktan aciz kişilerin narına mı yanacaklar?
      Abiciğim; içinde bulunduğumuz süreçte, hiç hissetmediğim duyguları yaşamaya başladım. Bana; Cumhuriyet düşmanları nefreti, Atatürk karşıtları kini, hainler de düşmanlığı öğrettiler!
      Dünyanın hiçbir bölgesinde, Türkiye’deki kadar “hain potansiyeli” olduğunu sanmıyorum. İhanetin bile bir sınırı vardır. Ama bunlar, “sınır tanımayan hainler” olduklarını her geçen gün pervasızca sergiliyorlar.
      Birgün, ikinci bir “mucize olur da, yeni bir kurtuluş savaşı gerçekleşirse ve bu millet yeniden kendi özgürlüğünü eline alırsa, adım gibi eminim ki, yine en ön planda bu her devrin yalakası hainler olacaktır. Yine parsayı onlar toplayacak bu defa sıkı Cumhuriyetçi postuna bürüneceklerdir.
      Gerçek kahramanlar ise, yine kandi köşelerine çekilerek bu olayları ibretle seyredecektir. Öyle olması da doğaldır. Gerçek kahramanlar, bu ülkeyi karşılıksız olarak seven, aynı ateş çemberi tekrar bu ülkeyi sarsa bile, hiç yüksünmeden yine ellerini taşın altına koymaktan çekinmeyen kişilerdir. Hiçbir çıkar umrlarında bile değildir. Onlar parsayı kimin topladığıyla değil, bu ülkenin hür ve bağımsız olmasıyla ilgilidir. Bu vatana ve millete hürriyet zevkini tattırmanın hazzı onlar için en değerli armağandır. Varsın adı sanı mezar taşında geçmesin!… Bu millet farkında olmasa bile, bu ülke, herzaman ortada görünenlerin değil,bir mezar taşı bile olmayanların, adı sanı duyulmayanların omuzlarında taşınmıştır.
      Umarım; bu yurdun geleceğini kendi çoluk cocuğunun istikbalinden önde tutan, onlara ikbal sağlamak için, koltuğu büyük ama kendi küçük olanlara yalakalık yapmayan, kapısına kadar gelen şu andaki egemen güçlerin istikbal tellallarına paçasını kaptırmayan onurlu kişilerin çabaları sonuç verir ve onların emekleri boşa gitmez.
      Bu onurlu ve kişilikli insanların; karşılarına dikilerek: “hala mı aklın başına gelmedi? Dünya böyle dönüyor sen de aptallığının cezasını çekiyorsun” diyen her devrin yalakalarına söyleyecek bir sözü elbette olacaktır : “Ben sandığın gibi ceza değil, mükafat görüyorum.Bu bataklıkta serpilip semiren bir bakteri olmadığım için ne mutlu bana! Ben aynaya bakınca kendi yüzümü görüyorum. Senin ise orada bir yansıman yok! Sadece ihanet etmen için seni kullanan kişilerin suretleri görünüyor!…
      Abiciğim içim öyle dolmuş ki, ağzıma ne gelirse söyleyip başını ağrıttım. Orada olanları takip ediyorum Allah yardımcınız olsun. Veli paşama, Doğu Bey’e, Kemal Bey’e, Oktay Bey’e, Veli Paşa’mın kahraman kızı Zeynep’e, eğer geliyorlarsa, diğer avukatlar Selin ve Vural’ a ve adını sayamadığım tüm tutsaklara selamlar yolluyorum. Ayrıca Yengeye ve Özge’ye de selamlar… Vedat

    8. #9 by Tamer Uman on 12 Ekim 2011 - 09:42

      Canım kardeşim.Zaferim;Sen orada sadece kendi yüreğinle değil,senin için çarpan binlerce yürekle beraber mücadele veriyorsun.Senin asaletini,cesaretini ve değerlerini ancak seni tanıyanlar değerlendirebilir.Keşke alınan talimatlar gereği değilde akıl,mantık ve adalet ölçülerinde olayları ve davayı devam ettirebilmek mümkün olabilseydi.Ozaman sen orada değil,aramızda ve mütevazi yaşamında olurdun. Ama o da olacak.Adalet ve hukuk sistemi asırlardır var.Bazı dönemlerde yanlış ellerde ve başka amaçlara alet edilmiş olabilir.Ama neticede sığınacak tek liman ve güvenilecek tek sistemdir.Bir gün onu kötüye kullananlarda ona çok ama çok ihtiyaç duyacaklar.Ama sen uğradığın haksızlık ve yaşadığın esaret günlerinle kalacaksın.Benim yiğit mert ve pırlanta kardeşim,orada olsan bile iyiki varsın,dimdik ayaktasın ve senin tabirinle BOMBA GİBİSİN ve de benim kardeşimsin.Hoşçakal,hep sağlıkla kal.

    9. #10 by Vedat Mumyapan on 29 Ekim 2011 - 20:48

      Kahraman Abiciğim;

      Bugün Cumhuriyetimizin 88inci yıldönümü. Senin de doğum günün… Her ikisi de kutlu olsun. Cumhuriyetin adına bile tahammülleri olmayanlar, Van depremini bahane edip, “acımız var; kutlama yapamayız” diye törenleri iptal ediyorlar ama, aynı gün, düğünde göbek atıyorlar. Benim yeteneklerim, bu davranışa bir isim vermeme kafi gelmiyor. (Aslında oraya
      yollayacaklarını bilsem pek çok isim takarım ama,
      başka yere gönderirler diye “tecahül-i arif” takılıyorum.)
      Deniz fenerine üç aylık tutuklamanın “cezaya dönüştüğü” gerekçesiyle, apar topar tahliye kararı veren adalet; 4 yıllık tutuklamaların neye dönüştüğünü izah edebilecek mi acaba? Kendileri de biliyorlar nasıl bir çıkmaz içinde olduklarını ama ya ellerinden bir şey gelmiyor, ya da taammüden bu ucubeyi kıs kıs gülerek devam ettiriyorlar. Elbette; aklı başında olanların değneksiz gezmemesi için taşların bağlı kalması gerekiyordu. Bakalım kendi içlerine sindirdikleri bu durum ne zaman bunlara körü körüne destek verenlerin içlerine sinmemeye başlayacak?
      Abiciğim; ne söylesek boş, ne yapsak faydasız… Önceden söylediğim gibi: “yeniçeri ocağının devesi” misali kös dinlemiş adamlara hepsi vızıltı gelir.
      Birgün hesap dönerse eğer, bu kumpasları kuranların oyunlarının aynısını yapmamak vatana ihanettir. Hepsini bir kenara yazmak lazım.O zaman, yukarda Tamer abi nin yazdığı gibi, hukuku çok arayacaklar. İnşallah o günleri de görürüz.
      Sana ve tüm vatansever tutsaklara selam ve saygılar…

    10. #11 by Vedat Mumyapan on 31 Aralık 2011 - 12:10

      Yiğit Abiciğim;

      Esaret hayatı altında ailenden uzak geçirdiğin beşinci yeni yıl oluyor.
      Düşünüyorum da, senin o toplama kampına girmenin gerekçesi olan sahip olduğun ve savunduğun değerler, yavaş yavaş sanki “ömrünü tamamlamış köhne” değer yargılarıymış gibi topluma enjekte edilmeye başlandı. İşin acı yanı; destek görmeye de başladı. Artık vatan, millet, bağımsızlık, şeref, onur, haysiyet ve hamiyet gibi bizi biz yapanTürk ulusunun varlık sebebi değerler, gereksiz ve çağdışı ritüeller olarak değerlendiriliyor.
      Böyle bir yozlaşmaya bu millet nasıl balıklama dalıyor, anlamak mümkün değil! Anlaşılan o ki; Orduyu memoşlarla doldurmayı başaran güç, toplumu da nonoşlarla doldurmayı başarmış.
      Bu aşamadan sonra, geride kalan aklıselim kişilerin daha fazla baskı altında tutulmasının gereksiz olduğu düşünülerek,güya “hukuk prensibi” adı altında tutuksuz yargılama süreci tartışılmaya başlandı.
      Aslında asıl amacın, bu ülkenin, geri dönülemeyecek şekilde, istendiği gibi dizayn edilebilecek bir seviyeye geldiği düşünülerek, ipleri ellerinde olacak olan kuklaları, sizlerin gölgesine saklayıp, kafesinden salıvermek olduğu apaçık görülüyor. bunun için son prova 35 kaçakçı! pkklı planlamasında yapıldı.
      Sanırım, bütün vatansever tutsaklara: “Böyle tahliyeler bize haram” dedirtecek bir düzenleme hazırlanıyor.
      Sizler, esaret hayatınızdaki teselliyi,uğrunda yıllarınızı harcadığınız değerlerde buluyordunuz. Şimdi yerle bir ettikleri o değerlerin yıkıntısı altından değersizlerle birlikte sizleri de aynı kefeye koymaya hazırlanıyorlar.
      Sanırım bu tahliyeler gerçekleştiğinde, Ortada uğrunda esareti ve ölümü göze alacak bir değer kalmayacaktır.
      Yine de unuttukları birşey var! O da bu milletin bataklık içinden bile ne değerler çıkardığı ve bu aymaz milletin tersinin ne kadar fena olduğudur. Öğrenirlar inşallah!
      Abiciğim Sana ve herkese, umduğunuz ve özlemini duyduğunuz her şeye kavuşmanız dileğiyle selamlar sunar, iyi yıllar dilerim…

    11. #12 by emrah vurgeç on 8 Şubat 2012 - 19:01

      kahraman muzaffer amca öncelikle saygılarımı sevgilerimi sunuyorum inşallah o zindanlardan çıkıp tekrar aramıza dönmenizi en içten dileklerimle duacınızım allaha emanet olun komutanım sayğılarımla esen kalın

    12. #13 by Vedat Mumyapan on 9 Haziran 2012 - 12:59

      Yiğit Abiciğim;

      Ne zamandır sana bir ileti bile gönderememenin rahatsızlığını yaşıyorum. Nezaman sayfanı açsam, elim bir türlü klavyeye gitmiyor Ne yazayım kahraman abim? İnsan, değer verdiği sevdiği ömrünün büyük bir bölümünde dostluğunu paylaştığı birisi ile; iyiyi, güzeli, sevinci, mutluluğu paylaşmak ister. Oysa, şu ortamda konuşacak, ihanetten, iftiradan, düşmanlıktan ve bunları seyreden, çanak tutan gafiller ordusunun aymazlıklarından başka bir konu var mı?
      Cehaletin gayrımeşru çocuğu ihanet şebekesinin üstünde tepindiği bu vatanın, yavaş yavaş ayaklarımızın altından kaydığına şahit olup, bundan başka paylaşacak konunun olmaması ne kadar acı! Bu durumda insan, ister istemez bunları dile getirmekten kaçınma adına, susmayı tercih ediyor.
      Ama zaman “susma” zamanı değil, Her suskun geçen günün sonunda, yıkıcı ve bölücü çete, hergün yeni bir mevzi kazanıyor, hergün bu ülkenin bir kalesini düşürüyor ve konuşması gerekenlerin sustuğu bu ortamda, susması gerekenler konuşuyor.
      Nereye kadar susmaya devam edeceğiz? Ebediyyen susturulana kadar mı?
      Küresel güç, afyonlanmış bir çoğunluk yaratıp, demokrasiyi de “sayı çokluğu” olarak dayattığı, ülkedeki basiretsizlerin de bu yalanın üstüne atladığı sürece, “demokrasiye saygılıyız” diyerek, bu ülkenin yok edilmesine çanak tutan aymazların hatalarının bedelini bu ülke daha çook ödeyecektir.
      Yiğit abiciğim; görüyorsun ki, tüm sözlerin söylendiği ve sözün bittiği bir yerde, benim bu yazdıklarım, leyleğin laklakı gibi uzayan şikayet sözcüklerinden öteye gitmiyor.
      Galiba aslında bütün düştüğümüz bu durumun sebebi benim!!!… Benim, hayatımda üç tane tabum vardı… Bunlara hiç laf söylettirmezdim. 1-Türkiye Cumhuriyeti, 2- Türk Ordusu, 3- Fenerbahçe… Şu kaderin cilvesi işte! Her üç değerimiz de, aynı mahfillerden planlanan ve yönetilen, aynı kumpasın izlerini taşıyan yöntemlerin sonucu yerlerde sürünüyor!!!
      Kahraman abiciğim; birgün bu ülkede, hainlerin sustuğu, kahraman vatanseverlerin konuştuğu günleri görmek dileği ile, Sana ve tüm esaret altındakilere selam ve saygılarımı sunarım.

    13. #14 by Mustafa ÇAKAL on 7 Temmuz 2012 - 23:37

      Benim Çok Değerli Kahramanlar Kahramanı Canım Abim;
      Önce sana selam eder ellerinden öperim,abicim nasılsın iyimisin iyi olmanı bi yaratan allahtan dilerim,biliyorum bana kızgın olabilirsin,sana çoktan beri mektup yazamadım,bunun üzüntüsünü yaşarken,bilgisayardan mektup gönderiyim dedim,bilgisayarıda bilmiyorum ama,sana mektup yazmak için,bu bilgisayar denen mereti öğrenmeye karar verdim.MUZAFFER Abi kendimi iyi hissetmiyorum ama iyiyim şu dünya gözüyle seni birkere görsem başka birşey istemiyorum Allah’ım vatanını milletini bayrağını ezanını seven herkese senin gibi insanı tanıtsın. Allah’a bunu için dua ediyorum ben bunun için çok şanlıyın çünkü seni tanıdım.Muzaffer abi seni tanıyan iki veya en çok üç bin kişi seni tanıyor senin kim ve nasıl kahraman olduğunu bilmiyorlar,gönlün rahat olsun ama sana vatanını sevenleri atatürk’ü sevenleri ve cumhuriyeti sevenleri daha önce kara kaplı defteri isimleriniz yazılmış sonra yetişdirdikleri savcılar aracılığı ile sadece ve sadece bunun için ihtisas gören savcılar kafasına göre ergenekon diye hayali bi örgüt kurup hepinizi içeri aldılar yazık yazık çok üzülüyorum sadece savcılara sesleniyorum ben duygusal bi insanım bu ergenekonun bütün savcılarına bakın arkadaşlarım kıyameti beklememize gerek yok bir baktınızki yarın allahın rahmetine kavustunuz bu insanlara atılan iftiraları biliyorsunuz bile bile bu insanları sevdiklerinden ayırıyorsunuz yazık günah şayet ahireti ve hesap gününe inanıyorsanız oradaki adalet Allah’ın adaleti olacak nasıl bir adalet olacağını müslüman bir insan bilir hele savcılar daha çok bilir elinde sonunda llahın mahkemesine çıkacağız o mahşer günü hesap vereceğiz ve inanın arkadaşlar sizin içinde dua ediyorum çünkü burada yalanla suçlu bulursunuz hapise atarsınız ama mahşerde yalan söyleyip iftira atarak yapıyorsunuz allahın hapisanesini bilmiyorsanız söyleyeyim size tahmin ediyorum bilmiyorsunuz.bilseniz adaletli bir şekilde mahkemi olurdu allahtan korkun ve allahın adaletine ve azabı sizin verdiğiniz adalete benzemez orda hapishane yok cennet ve cehennem var onu hatırlatayım dedim. Bu satırları yazmak için beş sene bekledim kimseye sözüm yok yanlız sözüm kendime geçer hiç kimse üstüne almasın ama ortada bir suçsuz kahramanlar kahramanı Muzaffer Tekin var allahını seven biraz Muzaffer abinin kim olduğunu biraz araştırsın ondan sonra yorum yapsın allah aşkına Muzaffer abicim seni en kısa zamanda yanımızda görmek istiyoruz bunu bizi yaratan ALLAH’tan diliyorum sana snsuz sevgiler ve saygılar…
      Mustafa ÇAKAL

      • #15 by Muzaffer Tekin on 17 Temmuz 2012 - 22:09

        Sevgili Kardeşim Mustafa,
        O kadar doğal, içten, samimi yazmışsın ki, sanki seni bir an karşımda sohbet ederken buldum. Zira seni çok iyi tanıdığımdan için bir volkan, lav olmuş ve sen fışkırıyorsun!
        Hissiyatına ve düşüncelerinin tamamına katılıyorum, fakat üzülme be Mustafam, biz ne badireler atlattık bu duvarları da dele dele çıkarız Allahın izniyle! Ama ne bilelim ki kendi vatanımızda, bizlere pusular kurulacak, tuzaklar ile kahpece esir edileceğiz. Hem de benim vergim ile, senin vergin ile makam, unvan, yetki verdiğimiz, devletin içerisine yuvalanmış bir kısım insan bu çirkin tertibin aracı olacak!… Hâlbuki bizler hep dış düşmana karşı kurgulanmıştık. Bu kez düşman içerideki düşmanlar ile bizleri vurdu. Beklemiyorduk böyle bir namertlik, onun için gafil avlandık. Bu, oğlun babaya isyanı gibi bir şey!
        Hayat gailesi insanların bazı vecibeleri yerine getirmesini engelleyebilir. Önemli olan yazıp yazmamak değildir, gönül sayfasının silinmemesidir! Sen benim gönül defterimin en güzel sayfasında ebediyen var olacaksın. Çünkü sen vefalısın, çünkü sen fedakârsın, çünkü sen içtiğimiz su kadar berrak ve temizsin. Ve sen hem cesur hem de kötü gün dostusun!
        Menfur Danıştay saldırısına ismimin karıştırıldığı günlerde, hastaneye ayağın çıplak koşarak gelişini unutamıyorum aslanım benim.
        Eşini, seni ve evlatları hasretle kucaklıyor, gözlerinizden öpüyorum?

        Ağbin, Muzaffer Tekin
        14 Temmuz 2012 / Silivri Cezaevi

    14. #16 by Vedat Mumyapan on 7 Ağustos 2012 - 12:21

      Kahraman Abiciğim;

      Başında bu kadar dert ve sıkıntı varken, bana mektup yollayıp duygulandırdın.
      Bir de sık mektup yazmadığından bahisle,”üzüntülerini” belirtmişsin. Alicenap abiciğim, sen bizlere cevap yazmak zorunda değilsin. Aksine bizler sana her gün mektupla da olsa bu vatan için yaptıklarına teşekkür etmeye borçluyuz. Elimizden başka bir şey gelmediği gibi, bu yazma işini de bizler ihmal ediyoruz. Asıl sen bizleri bağışla!
      Yiğit abiciğim; son zamanlardaki hızlı dava trafiğine bakıyorum da; Neler oluyor? Söylemler de birdenbire değişti diyorum. Son zamanlardaki “intifada” benzeri kalkışmalar, “Sam amca” ve kuklası çete reisi destekli “savaş” benzeri taarruzlar ve bu çete reisi ile vıcık vıcık muhabbetleri de bu hızlı trafikle birlikte ele alınca, acaba “ergenekon” dan beklenen amaç gerçekleşme mecrasına girdi de artık sizlerin esir edilmenizde işgalciler açısından, hem “taşları bağlama” hem de eğik başları kaldırmama amacına gerek kalmadı mı diye düşünüyorum.
      Şimdi hakimlerin de ne yapacağını şaşırır durumda olduklarını hissediyorum. Çakma bir dava olduğunu biliyorlar, süreç sonunda sıfır delille mahkumiyet verseler, kendilerine saygıları kalmaz ve hukuk son darbeyi yemiş olur. Vermeseler, kamuoyunun “öyleyse bu 6 yıldır olanlar neydi” sorusunun “ergenekon”un banisi ve hamisi olan çevrelerde yaratacağı tepkiyi nasıl karşılayacaklarını bilemezler. Yani iki ucu boklu değnek!…
      Kahraman abiciğim, 5 yıl önce seninle cezaevindeki ilk yazışmalarımıza bakıyorumda, bu olanları ta o zamandan tahmin ettiğimizi hayretle görüyorum. İnşallah bundan sonraki süreçte, bir mucize benzeri uyanış olur da, işgalciler ve hain yandaşlarının kumpasları ters teper, biz de bu finaldeki öngörümüzde yanılırız.
      Yiğit abiciğim; Senin ilk alınışında tepki göstermeyenlerin, şimdi senin söylediğin gibi “aynı mantıkla” içeri alınmalarını 5 yıl sonra kavramış olmasının hiçbir değeri yok (Acaba kavradılar mı). Komutanda olması gereken, öngörü, feraset ve cesaret olmayınca, omuzlardaki kalabalığın ağırlığı bir Yüzbaşının sağduyusunun ağırlığının altında eziliyor. Ama daha önemlisi; Türk Vatanının ezilmesine neden oluyor. Tarih bunları affetmeyecektir.
      Abiciğim; Seni ne zamandır ziyaret edemiyorum. Mahkemeye gelip, bir sürü yalan dinlemenin ne kadar sinir bozucu olduğunu görüyorum. Sonra bu yalanları senin hergün dinlemek zorunda olduğunu düşününce, çelik olsa erir diyorum. Allah gücünü ve sabrını artırsın.
      Bizler dışarda ne kadar sizin ve uğruna esir edildiğiniz ilkelerin dertlerini taşısak ta, yine günlük dünya gailesinin içinde ihmalkarlığımız devam ediyor. Oraya gelip, yine dertleşmek istiyorum ama yalanların havada uçtuğu salona değil, Cezaevine gelmeyi düşünüyorum.
      Sana, tüm sevenlerine ve esaret altındakilere sonsuz selam ve saygılarımı sunarım. Vedat

    15. #17 by Vedat Mumyapan on 25 Ekim 2012 - 13:35

      Yiğit Abiciğim;

      Görüşmediğimiz uzunca bir zaman süresince öyle olaylar öyle gelişmeler oluyor ki, “hayret ve ibretle” diyeceğim ama, artık hayret edeceğim ve ibret alacağım hiçbir gelişme yok. Çünkü artık iliklerine kadar tanıdığım hainlerin, vatan satıcılarının, işbirlikçi abd yalakası ve kölelerinin ihanette sınır tanımayan namussuzluklarını zaten tahmin ediyorum.
      Türkiye’yi ateşe atmak ve arkasından bu ülkeyi bölmek için her türlü dümenin yapıldığı ve bu dümenlerin dile getirilmesini önlemek için “gözdağı” amaçlı içerde tutulmanızı düşünüyorum da: Vatanseverlerin özgürlüğü ile, vatanın birliği arasında seçim yapma ikilemine düşmüş bir ülkede iki halde de zararlı çıkmanın isyanını yaşıyorum.
      Yiğit abiciğim; senin sayfanda paylaştığın hatırat, yazı ve yorumları bazan duygulanarak bazan da sinirlenerek okuyorum. Her defasında nasıl “hayasızca bir akın”a ihanetin de ötesinde, nasıl gerçek bir düşman taarruzuna maruz kaldığımızı hatırlayıp kahroluyorum.
      Eşkıyanın namuslu insanları yargılattığı bir mahkeme, bölücünün TSK ni sorgulattığı bir bitmeyen kovuşturma daha nereye kadar gidecek? Sanıyorum çok sürmeyecek; “eşkıya dünyaya hükümdar olmayacak, zulüm de, sürgit payidar olmayacak”
      Arslan Tekin’e yolladığın mektupta: “Biri Ergenekon’u açıklasın” demişsin. Kumpası kuranlar, “Ergenekon’u” çok iyi biliyorlar. ama sadece yarısını düşünmüşler. Ergenekon’un Türk’ün varoluş destanı olduğunu ve bu ebedi varoluşu sağlayan kahramanları ikinci bir “demirden dağ” olan Silivri’ye kapatmakla Türk Ulusu’nu yok edeceklerini sanmışlardır.
      Oraya birkaç yüz kahraman kişiyi değil, tüm Türk Ulusu’nu kapattıklarını düşünmüşlerdir. Hesap etmedikleri ise, destanın ikinci bölümünde, bu milletin o demirden dağı nasıl eritip dışarıya çıktığı ve kendilerini oraya hapsedenleri nasıl perişan ettiğidir.
      Düşmanlar, işbirlikçiler, kumpasçılar ve hainler birgün mutlaka Türk’ün dağı eriten ateşiyle karşılaşacaktır. Ne yazık ki, bunun bedelini en çok ödeyenler de; başta sen olmak üzere, bu ikinci “demir dağ”a kapatılan kahramanlar olacak.
      Yiğit Abiciğim; bizim evde her gün senin adın geçer. Sık sık gittiğim Nevşehir’de de bir sürü sevenin var. İnşallah bu esaret günleri hayırlı bir şekilde sona erer de, hepsi seni tanıma şerefine kavuşur. Sana sonsuz selam ve saygılarımı yollar, her iki bayramını ve doğum gününü kutlarım. Allah’a emanet ol. Oradaki tüm vatanseverlere de selem ve saygılarımı sunarım… Vedat

      • #18 by Muzaffer Tekin on 30 Ekim 2012 - 23:04

        Sevgili kardeşim Vedat;
        Birikiminle ve cesur ifadenle vermiş olduğun manevi desteğin tarifi olamaz. Hissiyatın için teşekkür ediyorum yürekli kardeşim. Başta Nevşehir?li olmak üzere, yaşadığımız zulmü görebilen herkese selam ve saygılarımı gönderiyor, geçmiş bayramlarını kutluyorum kardeşim. Gözlerinden öpüyorum… Muzaffer Tekin

    16. #19 by Vedat Mumyapan on 13 Aralık 2012 - 13:53

      Yiğit Abiciğim;

      Şu anda Türk Milleti, bir önceki iletimde söz ettiğim sizlerin şahsında tıkılmış olduğu ikinci Ergenekon olan Silivri’deki demirden dağı eritmek için toplama kamplarının kapısına dayanmış durumda… İçerde de Sizlerin ve avukatların gösterdiği direnci maalesef ben sırtüstü yatarak gönlüm ve ruhum oradayken, televizyondan seyretmek zorunda kalıyor ve bu duruma kahrediyorum.
      Kaç gün önceden devre arkadaşlarımla birlikte sözleşip oraya Ergenekon’daki atalarımızın ruh hali içinde Türk Ulusunu yok etmek için tıktıkları o demirden dağa dayanmak için, bu sabah Büyükçekmece’den kalkan servise yetişmek üzere hareket ettim. Ama aksilik böyle zamanlarda ortaya çıkıyor. Pek sık yaşamadığım bir şekilde yolda beni çok kötü bir rahatsızlık yakaladı; geri dönmek zorunda kaldım.
      Rahatsızlık önemli değil. Bu gün oraya gelebilseydim, sizlere destek veren insanların arasında ve salonda olabilseydim de, sonra aylarca yatsaydım.
      Kahraman abiciğim; herşeyde bir hayır vardır diyerek, benim katılamadığım bu bu harekete geçmiş gönül birliğinin Türk Milletinin şahlanışına vesile olmasını dilemekten başka yapacak birşey elimden gelmiyor. Bu dileğin gerçekleşeceğine de canı gönülden inanıyorum.
      Vatanseverlerin orada tek yürek olmuş gösterisini yatakta seyretmek ne kadar zor olsa da, içerdeki ve dışardaki gönüldaşların bu ayağa kalkışını izlemek insanı teselli ediyor, gurur veriyor ve geleceğe ait umutlarımı güçlendiriyor.
      Bu saatten sonra, düşmanlar ve yardakçısı hainler ne kadar bu milletin üstüne gelirse o kadar tepki görecektir inşallah! Bu millet biraz geç uyanır ama uyandıktan sonra zaptedilmesi zordur. Tersi de çok kötüdür. Atatürk’ün: “Siz Askeri sivilleştirmeye çalıştıkça, sivillerin askerleştiğini göreceksiniz” sözünün yansımalarını yavaş yavaş görüyoruz İnşallah bu hareket kurtuluşa kadar artarak devam edecektir. Emperyalist alçaklar ve pervasız köleleri de layık olduğu sonu görecektir.
      “Zalim olsa ne rütbe biperva,
      Bünyad-ı zulmü yine biz yıkarız.
      Merkez-i hak’e atsalar da bizi;
      Kürre-i arzı patlatır çıkarız.”
      Yiğit abiciğim; sana ve tüm vatansever esirlere sonsuz selam ve saygılarımı sunar, inandığım kurtuluş günlerine bir an önce milletçe kavuşmamızı dilerim. Allah’a emanet olun!.. Vedat…

    17. #20 by Erkut Ersoy on 6 Eylül 2013 - 21:30

      Komutanım Merhaba;

      2011’deki tahliyemden sonra seninle mahkemeye geldiğimde çok kısa görüştük. Eğer ziyaretine gelmem için izin verilirse mutlaka görüşmek isterim. Komutanım bildiğin gibi be de 11 sene 15 gün ceza aldım. Moralim süper. Bunların vereceği ceza en büyük madalyadır. Ellerinden öperim.

    18. #21 by Vedat Mumyapan on 1 Ekim 2013 - 13:41

      Yiğit abiciğim;

      5 Ağustostan beri birşeyler yazmak insanın içinden gelmediği gibi, 5 Ağustosta olacakları zaten çok önceden tahmin ettiğimiz için sürpriz olmadı… O nedenle bazılarının verdiği tepkileri veremedik. O güne kadar olanlar bir yana, o günden sonra bu ülkede olanlara bakınca, bu davanın açılma ve verilen kararın sebeplerini anlamayanların “gaflet ve dalalet”, anlayıp ta tepkisiz kalanlar da “hıyanet” içinde oldukları adeta sırıtıyor. Bir başka sırıtan güruh daha var: pkk, bdp, akp, abd, ab, bölücüler, hainler, yobazlar koro halinde sırtlan gülüşlerine devam ediyorlar.
      çözülme! sürecinin en son paketi açıldı ve Türk adının silinmesi, Türkiye’nin bölünmesi, Cumhuriyetin ilkeleriyle birlikte yok edilmesi sürecinde sona yaklaşıldığının ilanı davul zurnalarla yapıldı. aslında davul zurnayla ilan edilen evdeki bu hesap; senin takımının direnişinin sembolü “çarşı”ya pek uymadı. Yakında tüm Türk Milletinin çarşısına da uymadığını paketçiler görecekler. Henüz “bunun son olmadığını” söyleyenlerin sonu, bu çözülme sürecinden önce gelecektir ve 5000 yıllık Türk kurdunu, 10 yıllık fino köpeğinin yok edemeyeceğini dünyanın tüm emperyalistleriyle birlikte, tasmasından tutulan finolar da öğrenecekler.
      Abiciğim; senin de dikkatini çekmiştir, Tv dizilerinde “genel af” konusu o kadar sık işlenir oldu ki, 50 leri, 60 ları, 70 leri anlatan tüm diziler o zaman çıkarılan af kanunlarını derin derin senaryolarında dile getiriyorlar. Yugoslavya örneğinde olduğu gibi, kamu oyunu yönlendirip, bir genel af uygulamasına hazırlama operasyonu geliştiriliyor.
      Yapılanları tek tek anlatmanın senin bildiğin hususları tekrar ederek kafanı şişirmekten başka bir işe yaramayacağını biliyorum; sadece yapılanların yapıldığıyla kalmayacağına inancımın tam olduğunu söyleyebilirim. Olacakları hep birlikte göreceğiz.
      Yiğit abiciğim; gönlünden geçen dileklerinin , Allah’ın emirleri olması dileği ile sana, yengeme, Özge’ye ve tüm esaretteki kader arkadaşın olan kahramanlarımıza, sonsuz saygı ve selamlarımı sunarım. Vedat…

    19. #22 by Vedat Mumyapan on 16 Şubat 2014 - 13:48

      Yiğit Abiciğim;

      Aylardır ne seni görebiliyor, ne de sana yazabiliyorum. Bu defaki suskunluğum üzerime yapışık olan “tembellik ve ihmalkarlık” yüzünden değil… Elim yazıya, dilim söze, ayaklarım da yola varmadı bir türlü…
      Ben artık düşmanın esir aldığı bir toplama kampında değil, ailesinin yanında özgür ve yine vakur, yine sağlam, yine candan Zafer Abimi görmek istiyordum. Başından beri Özge’den duyduğum rahatsızlığını da bir türlü kabullenemedim. Senin gibi savaşçı ruhlu biri için bu tür rahatsızlıkların (adı ne olursa olsun) sana vız geleceğini düşünüyorum.
      Kahraman abiciğim; hakkında yazılanları her gün okuyorum. Bu yazılanları elbette Türk düşmanı, vatan ve Cumhuriyet düşmanı hainler de okuyor. O nedenle; senin orada tutulmanın kendileri açısından ne kadar önemli olduğunu görüyorlar. Bu nedenle; “vay bu Allah’tan reva mı, vay böyle hukuksuzluk olur mu, vay alçakların, hainlerin, esrarkeşlerin kumpasıyla kıymetli vatan evlatları içerde tutulur mu”? gibi söylemlere girmiyorum. Hep söylediğim gibi bu bir “yargılama” değil, küresel savaşın mahkeme salonlarında işbirlikçi hainler taşeronluğu ile devam ettirilen uzantısıdır. Gölgesinden bile korktukları en sağlam savaşçıları elbette her türlü ahlak ve hukuk kuralını bir kenara bırakarak, “savaş esiri” olarak tutacaklardır.
      Yiğit Abiciğim, Türkiye’nin bu ihanet ortamında, menfaat çatışması yüzünden birbirinin gırtlağına sarılanlar, vatana ihanet paydasında hemen ortak oluveriyorlar. “Parelel yapııı” diye böğüm böğüm böğürenler; sözkonusu TSK mensupları olunca,hemen o yapının “paraleline” geçiveriyorlar.
      Moğol istilası, Timur istilası, Yunan işgali de dahil, tarihin hiçbir döneminde,hiçbir düşman ordusu, Türk Ordusuna bu derece alçakça saldırmamış, böyle zarar verememiş, vermemişti!…
      Alçakların, katillerin, vatan hainlerinin “baştacı” edildiği bir dönemde Türk Ulusunun namusu, şerefi,haysiyeti için mücadele edenlerin, bu değerlerden yoksun kişilerin kumpası ile esir tutulmaları tabiidir. O nedenle kendilerinin gerçeğine gideceklerini akıllarına getirmeden, bu dünyayı vatanseverlerin cehennemine çeviriyorlar.
      Kahraman Abiciğim en kısa zamanda görüşmek dileği ile, satırlarıma Namık Kemal’in sana çok uyan bir kıt’ası ile son vermek istiyorum.
      “Zalim olsa ne rütbe bi-perva;
      Bünyad-ı zulmü yine biz yıkarız.
      Merkez-i Hak’e atsalar da bizi,
      Kürre-i arz-ı patlatır çıkarız”.
      Senin de bu zor durumdan çıkacağına tüm kalbimle inanıyor Sana ve sevenlerine sonsuz saygı, selam ve sevgilerimi yolluyorum. Vedat….

    20. #23 by Erkut ERSOY on 27 Şubat 2014 - 04:17

      Komutanım Merhaba;

      Tutuksuz olarak tedavi edilmeniz için grup olarak kampanya başlattık.

      En kısa sürede sağlığınıza ve özgürlüğünüze kavuşmanız dileklerimle, ellerinden öperim.

      LİNK :

      KAMPANYA : Kıbrıs Kahramanı Emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin tutuksuz olarak tedavi edilmelidir. /// https://derinstrateji.wordpress.com/2014/02/27/kampanya-kibris-kahramani-emekli-yuzbasi-muzaffer-tekin-tutuksuz-olarak-tedavi-edilmelidir/

    (yayınlanmayacak)