Hakkında

Muzaffer Tekin, 28 Ekim 1950 tarihinde  babasının subay olarak görev yaptığı Çankırı ilinde  dünyaya gelmiştir. Annesi rahmetli Handan Tekin hanımefendi, Rumeli’ den 1924 yılında Akşehir’e yerleşmiş olan köklü bir evlad-ı fatihan aileye mensuptur. Baba tarafı ise yedi göbek asker  bir aileden müteşekkildir. Merhum babası, Salih Raci Tekin Kocamustafapaşalı olup P.Kd. Alb. rütbesiyle ordudan emekli olmuştur. Baba Salih Raci Tekin üstün karakter ve mesleki başarılarından ötürü çevresinde derin izler bırakmış, yıllar geçmesine rağmen halen saygı ile yâd edilen bir isimdir. Dede, Kaymakam (Yarbay) Ahmet Rıza Bey, Atatürk’ ün sınıf ve silah arkadaşıdır. Anılarında, 57 muharebe ve müsademeye girdiği yer almaktadır. I.Dünya savaşında ordumuz, Kanal Harekâtında İngilizlere esir düşünce Hindiçin’e esarete gönderilmiş ve altı yıllık esaretin ardından İstanbul’a dönmüştür. Ahmet Rıza Bey’in babası da tarihe adını altın harflerle yazdırmış Çanakkale boğaz komutanı Cevat Paşadır. Cevat Paşanın babası Gelibolu Sancak Bey’i Ali Naşit Beydir. Onunda babası Yeniçeri Ağası, Örneksiz Mustafa Ağadır.

İlköğrenimini Bahariye İlkokulunda, orta öğrenimini Kadıköy Ortaokulunda tamamlayan Muzaffer Tekin, 1969 yılında Kuleli Askeri Lisesinden ve 1972 yılında da Kara Harp Okulundan P.Tğm. rütbesiyle mezun olarak çocukluğundan beri hayalini kurduğu askerlik mesleğine adımını atmıştır.

İlk görev yeri olan Bolu Komando Tugayında bir yıl süren kıta hayatının ardından Kıbrıs Barış Harekâtına katılmıştır. Harekâtta en çok muharebeye giren takımın komutanı olan Muzaffer Tekin, Üstün cesaret ve feragat altın madalyası ile taltif edilmiştir. Başta, Bolu Komando Tugayının efsane komutanı Sabri Demirbağ olmak üzere, harekâtın kurmayları tarafından; Teğmen rütbesiyle Kıbrıs Barış Harekâtının seyrini değiştiren subay olarak nitelendirilmiştir. Yavru vatanda, bir kadirşinaslık örneği olarak muharebelerin geçtiği bir tepeye onun ismini vermiştir.

Kıbrıs ta bir yılı aşkın süre görev yaptıktan sonra  Türkiye’ ye dönen Muzaffer Tekin 1975-1978 yılları arasında Bolu Komando Tugayında görev yapmıştır. Bu görevi esnasında 1975 yılında Müge hanımefendiyle evlenmiş ve bu birliktelikten kızları Özge dünyaya gelmiştir.

1978 yılında mecburi şark hizmeti için atanmış olduğu Ağrının Patnos ilçesinde göreve başlayan Muzaffer Tekin 1982 yılına kadar bölük komutanlığı ve merkez komutanlığı görevlerinde bulunmuştur. Görev süresi içerisinde bağlı bulunduğu taburu ile 1980 yılında iç güvenlik harekâtında görev yapmak üzere Tunceli’ ye intikal etmiş ve burada da Merkez Bölük Komutanlığı göreviyle son derece çetin şartlarda üstün hizmetlerde bulunmuştur.

1982 yılında tayin olduğu Tuzla Piyade Okulu Öğrenci Alay Komutanlığı emrinde Sb. Astsb. Kurs Bl. K.lığı, Özel Çavuş Kurs Bl. K.lığı ve Yd. Sb. Bl. K.lığı görevlerinde bulunmuştur. Özellikle son görev yaptığı 8.Yd. Sb. Bl. K.lığı görevinde yetiştirdiği öğrenciler kılık, kıyafet ve yürüyüşlerinden ayırt edilmişler, aldıkları sıkı eğitim sayesinde, kıtalarında muvazzaf subaylar kadar başarılı olmuşlardır.

Askerlik mesleğine tutkuyla bağlı olan Muzaffer Tekin için Alay Nöbetçi Amiri olduğu 18 Mart 1985 tarihi hayatının seyrini bütünüyle değiştirmiştir. Bu tarihten üç ya da dört gün önce Tuzlada bulunan bir gazinoda dört teğmen, teğmen oldukları bilinerek gazino sahipleri tarafından darp edilmiştir. Tekin’ in nöbetçi olduğu gece ise söz konusu gazinoda gerçekleşmiş olan baskın neticesinde hasar ve darp olayı meydana gelmiştir. Bilahare bu olayla ilişkilendirilen Muzaffer Tekin toplu ızrar ve azmettirmek iddiasıyla askeri mahkemeye sevk edilmiş, fakat olayı yapan tek bir teğmen tespit edilememiştir ve buna müteakip mahkeme süreci devam ettiği halde görevine iade edilmiştir. Akabinde ise Askeri Şura kararı ile mahkemenin neticesi beklenilmeden, tamamıyla sicil yönetmeliğine aykırı uygulamalar ile mümtazen terfi durumunda olmasına karşın, mesleğinin zirvesinde re’sen emekliye sevk edilmiştir. Sivil mahkemeye intikal etmiş hukuki sürecin sonunda ise Yzb. Muzaffer TEKİN kendisinin Yüksek Askeri Şura kararları sonucu Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğinin kesilmesine neden olan bu olaydan beraat etmiştir.

Silahlı kuvvetlerden bu şekilde koparılması o dönem kendisini tanıyan, tanımayan büyük bir kitleyi teessüre itmiştir. Görev yaptığı süre boyunca kurum içerisinde öyle derin izler bırakmıştır ki, sonraki yıllarda makam ve memuriyeti olmamasına rağmen görevdeki bir insanın bile nadir görebileceği saygı, sevgi ve ilgiye mazhar olmuştur. En az görevdeki bir insan kadar, ayrıldığı kuruma vefa, sadakat ve muhabbet duyguları her daim devam etmiştir.

1985 yılında ordudan ayrılmasıyla başlayan süreçte 21 yıl mütevazı bir hayat süren Muzaffer Tekin 2006 yılında gerçekleştirilen ve 2. Daire Üyesi Yücel Özbilgin’ in şehit edildiği menfur Danıştay suikastıyla ilintilendirilerek gözaltına alınmıştır.

Bu gözaltı süreci ülkemizde sonraki yıllarda örneğini sıkça yaşayacağımız tertiplerin işaret fişeği olma niteliği taşımaktadır. Muzaffer Tekin, ortada en ufak delil, bulgu, kesinleşmiş yargı kararı yokken görsel ve yazılı basında menfur Danıştay suikastının kilit ismi, azmettiricisi olarak Türkiye’nin gündemine oturtulmuştur. Yıllar önce emekli olmasına rağmen medyada asker kimliğinin sürekli gündeme getirilmesi üzerine ayrıldığı kuruma zarar vermemek amacıyla intihar girişiminde bulunmuştur.

Muzaffer Tekin, dört gün süren gözaltı sorgu süresinin ardından savcılıkça serbest bırakılmış, hazırlanan iddianamede, adının dahi geçmesine lüzum görülmeyerek aklanmıştır. Bu olayda bağımsız yüce yargı, medya destekli yoğun siyasal baskı altında olmasına rağmen adaletten ödün vermemiştir.

Menfur saldırıdan yaklaşık bir yıl sonra Haziran 2007 tarihinde Ümraniye?de bir gecekonduda ele geçirilen el bombalarıyla ilgili soruşturma çerçevesinde başlayan gözaltılar da tıpkı bir yıl önce olduğu gibi yine hedefte o vardır. Bombanın sahibi olduğu iddia edilen kişi unutulup kilit isim yine Muzaffer Tekin olacaktır. Yayın yasağı olmasına rağmen, hukuk yok sayılarak, basın Danıştay olayının kilit ismi, azmettiricisi olarak onu takdim etmiştir.Malum medya provokatif yayınlarında başarılı olmuş, neden ve nasıl olduğunu anlamadan tutuklanarak cezaevine konulmuştur. Tutuklandıktan sonra da, Danıştay saldırısında olduğu gibi, çirkin, yanlı ve amaca hizmet eden haber kirliliği maalesef devam etmiştir.

Muzaffer Tekin neden ve nasıllarına cevap ararken, tutukluluğunun yedinci ayında 22 Ocak 2008 de ülke yeni bir operasyon haberiyle çalkalanmıştır. Gece sabaha karşı gözaltılar başlamış, resmi ağızlardan yapılan açıklamalarda 12 Haziran 2007 de Ümraniye de ele geçirilen el bombalarıyla ilgili soruşturmanın devamı niteliğinde olduğu ifade edilmiştir. Şok gözaltılar la soruşturma yeni bir boyut kazanarak devletin içinde “Ergenekon” isimli bir örgüt bulunduğu, bunun da “derin devlet”in temelini oluşturduğu iddiaları ülke gündemine damgasını vurmuştur.

Ülkede yaşanan ideolojik değişimin ilk kurbanı olan Muzaffer Tekin yöneticisi olmakla suçlandığı örgütün adından ilk kez bu dönemde haberdar olmuştur.

Müteakip aylarda da dalga dalga gözaltılar ve tutuklamalar devam etmiş, hedefte hep, ulusal devlete sahip çıkan TSK, yargı, üniversiteler ve vatanseverler olmuştur.

İddianamede, sözde örgüt, Cumhuriyet gazetesine bomba atılması olayı ve Danıştay suikastıyla suçlanmıştır. Türk hukuk tarihine kara bir leke olarak geçecek olan iddianamenin dayandığı ana unsurlar; düzmece belgeler, gizli tanıklar olmuştur.

20 Ekim 2008 de Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesindeki mahkeme salonunda, 13. Ağır Ceza Mahkemesi marifeti ile yürütülen sözde yargılamalarda, siyasal iktidarın “düşman” ilan ettiği sanıklara “düşman hukuku” uygulanmıştır. 

Beş yıl boyunca süren sözde yargılamalar, 5 Ağustos 2013 tarihinde gerçekleşen karar duruşması ile sonlandırılmıştır. 242 mahkumiyet kararının verildiği duruşmada en yüksek ceza;  2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 117 yıl 10 aylık hapis cezası olarak Muzaffer Tekin’e verilmiştir.

Yıllar boyu çektiği ruhsal ve bedensel tahribatlar sonucu, 2013 Eylül de, sağlık problemleri yaşamaya başlamış, vücudu hızla kilo kaybetmeye başlamıştır. Son derece ölümcül bir hastalığın pençesine düşen Muzaffer Tekin, kendisine yönelik uygulanan “düşman hukukunun” ikinci defa kurbanı olmuştur.

Hastalık belirtileri baş gösterdikten itibaren, çıkmış olduğu hastane sevklerinde, cemaat doktorlarının gereksiz ve ilgisiz birçok tıbbi müdahalesine maruz bırakılmıştır! Bunun sonucu olarak hem büyük acılar çekerek bedeni hırpalanmış hem de sinsi hastalık bütün vücuduna yayılmıştır. 4,5 ay boyunca kâbus gibi geçen süreçten sonra nihayet büyük mücadelelerle 11 Şubat 2014 de Çapa Tıp Fakültesi, Onkoloji Servisine yatırılarak maalesef gecikmiş olan tedavisine başlanmıştır. Talimat ve baskı altında olan hastane yönetimi, ölümcül bir hastayı kabul etmemekte direnerek gayriinsani bir tutum sergilemiştir. Sayın Zeynep Küçük hanımefendinin büyük gayretleri sonucunda yatış gerçekleşmiştir. 

Aynı dönem de rejimin iki ortağı arasında yaşanan çatışmalar gün yüzüne çıkmış, iki taraf artık geri dönüşü olmayan bir vesayet kavgasına tutuşmuştur. AKP ile Cemaat arasında çıkan bu kavga da ortaya dökülen kirli çamaşırlar, Ergenekon ve diğer bağlı davaların, bir tertip ve yalanlar üzerine kurulmuş olduğunu gözler önüne sermiştir. Suçsuzluğu geniş halk kitlelerince kabul edilmiş, yüzlerce insanın, yıllarca mağdur edilerek özgürlüklerinin elinden alındığı bu tertibin siyasi sorumlusu, “kandırıldığını” ifade ederek sıyrılma çabası içerisine girmiştir. Bütün bu gelişmelerin ışığın da 5 yıllık tutuklulukları göz önünde bulundurularak Ergenekon sanıkları tahliye edilmiştir.

Muzaffer Tekin, metanetle hastalığıyla mücadele etmiş olup, savaşçı karakterinin bir göstergesi olarak umudunu hiç kaybetmemiştir. Gerek görevdeyken gerekse sivil olarak adaletsizliğin kadrine uğrayarak telafisi olmayan mağduriyetler yaşamasına rağmen devletine ve TSK ya olan bağlılığı bir nebze de olsa azalmamıştır.  20 Şubat 2015 tarihin de durumunun ağırlaşması ile GATA ya yatırılarak hastalığının son safhasını burada geçiren Muzaffer Tekin, 1 Nisan 2015 tarihinde pankreas kanserinden kaynaklı, hayata gözlerini yummuştur. 3 Nisan 2015 de Üsküdar Selimiye Camiinden kalkan naaşı, askeri tören yapılarak büyük bir kalabalık eşliğinde Karacaahmet Mezarlığına(ı-88) defnedilmiştir.

Ruhu şad olsun…

 

 

 

 

 

 

 

 

Not: Yukarıda yer alan fotoğraflar Muzaffer Tekin’in dedesi Ahmet Rıza Efendiye aittir. Resimde görülen belgeler ise; Askeri okulda Atatürk’le aynı sınıfı paylaşan Ahmet Rıza Efendinin diploması ve İstiklal Madalyası beratıdır.

—————————ºº°ºº—————————-

Ergenekon davası sanıklarından olan, sınıf arkadaşı Rafet Arslan’ın savunmasında Muzaffer Tekin:

“…evet ben Muzaffer Tekin?in dostuyum, kardeşiyim. Bundan da büyük bir onur duyuyorum. Muzaffer benim mahallemde çelik çomak oynarken tanıştığım biri değildir. 40 küsur yıl evvel bu ülkeyi cumhuriyeti can bedel korumaya omuz omuza yemin ettiğim devre arkadaşımdır. Silah arkadaşımdır, kardeşimdir. Bulunduğumuz ortamlarda, bizim için hayat denen askerlik mesleğinde temayüz etmiş bir insandır. Her meslekte saygınlığı hak etmiş insanlar vardır. Bir icadı gerçekleştiren fizikçi kimyacı mucit, içti hat oluşturacak bir kararı gerçekleştirmiş hukukçu, yeni bir ameliyat ve tedavi yöntemi gerçekleştirmiş hekim nasıl meslektaşları arasında saygın, üstün ve ayrıcalıklı bir yer ediniyorsa, askerlik mesleğinde de savaş kahramanları gaziler, yiğitler, alperen ruhlu savaşçılar ayrı özel müstesna bir yere sahiptirler. Muzaffer Tekin de bir savaş kahramanıdır. Makam ve mansıp mücadelesinde kelepir sevdasından uzak, kendisini çevresine göre, sevgiye göre ayarlamış bir muhabbet fedaisidir. Sırf bu düşüncelerle 375 teğmenin istikbali için canından çok sevdiği mesleğini bir günde feda edebilmiştir. Bu nedenle sadece benim değil bütün arkadaşlarının ast üst bütün görev yaptığı kişilerin sevgi saygı ve muhabbetini hak eden biridir. Fazilet ve haysiyet kavramlarına dost, gönlünü hep iyilik yapma düşüncesine göre akort etmiş birisidir. Başına gelen musibetlerin sebebi de budur. Bu nedenle sevilir sayılır. Çünkü yiğittir mukaddes bildiği şeylerin ufkunda Şehbal açmanın delisidir e elbette ki böyle bir dostun hastanede, hapishanede, kara gününde, dar gününde yanında olacağım bunu da büyük bir zevkle ve gururla yapmaya devam edeceğim. İlişkilerinde aldatma, ibadetinde gösteriş gönlünde garez ve kin olmayan bir dostu elbette ki hak ölçüleri içerisinde sevmek ve ona karşı bu mürüvvetten ayrılmamak her onurlu insanın şiarı olmalıdır. Böyle olduğum ve böyle bir dosta sahip olduğum için kendimi bahtiyar addediyorum.   Muzaffer Tekin bu özelliklerinden dolayı izzet ve itibar gördüğü kurumun yıpratılması projesinde ilk hedef seçilmiş medya destekli siyasi bir komplonun odağına konulmuştur. Sadece hayal ve kanaat planında tahakkuk ettirilen bu iftira ve itibar linçi seyrü seyahati ilhat ve inkar hesabına kapkara bir şartlanmışlık içerisinde yapılmıştır. Böylesi bir zulme muhatap olmuş dostumun yanında olmam yardımına koşmam onu savunmam ise bugün buralarda olmamla noktalanmıştır.”   (80.celse, 05.04.2009)

MUZAFFER TEKİN İÇİN

Ey Asakir-i berriye-i Şah-ı merdan.
Ey bu vatan için feda-i can.
Fitne fesat kumpasların kurbanı.
Savaşın kartalı,eşsiz kumandan.

Miralay Salihten gelmekte huyun.
Ahmet Rıza, Örneksiz Mustafa’dandır soyun.
Secereni tarih yazmış hakkıyla.
Secaat timsali ashabın,boyun

Adaya ilk inen bayraktar o dur.
Şahadet murad eden dualı şuur.
Ey güneşten kıvılcımlar çakan namlular.
Ey meydan-ı gaza, tarihe yepyeni bir Zafer duyur.

Yer, gök toz duman,düşman amansız.
Tepede mitralyoz,ölüm kusar insafsız.
Tam siper her taraf, ölüm mukadder.
Şimşekler çaktı gözleri, hücum dedi, apansız.

Allah, Allah nidalarıyla inledi asuman.
Sanki bir taburdu hücuma kalkan.
Urum şaştı, bu imkansız taarruza.
Zafer istedi asker, Zafer verdi yaradan.

Eğildi beş parmaklar,ihtiramda dağlar.
Selam durdu karşıdan Aladağlar, Toroslar.
Hala o tepededir zafer bayrağın.
Hep seni arar, hep seni sorar,sesini duymaz zindanlar.

Savaşın kartalını zindanlara koydular.
Yalan yanlış iftirayla; Osmanları buldular.
Hak bilir, birgün gerçek elbet çıkar ortaya.
Yıkılır zindanlar gümbürtüsü arştan duyulur.

Yok ötesi tarumar oldu vatan.
Şüheda ağlıyor, yok kabrinde rahat yatan.
Lalezar bozuldu, güller döküldü.
Güya itibar yüklüdür o hain-i vatan.

Ahde vefa kalmamış, anlarım.
İhanet mültezem, hakkı ararım.
Kara bir kinle husumet niye?
Ben vicdan ile hükmü; adalet sayarım.

Şimdi ol kubbede hazan mevsimi.
Tadı yok,yerin göğün; böyle bilsin Nesimi.
Aslanları çakal boğsa ne ola?
Bir ölür, bin doğarız. Kısamazlar sesimi.

Saltukoğlu Rafet bunu böyle eyledi.
Ne bir fazla,pek çoğunu eksik bile söyledi.
İftiranın günahından korksunlar.
Öte yandan hesap ağır olsada,bu dünyada hesap bitsin istedi.

El Safiu’dan niyaz edip diledim.
Kardaşıma, sağlık, sıhhat istedim.
Pek yakındır, bahar açar burada.
Korkan korktu; ben hep bildiğimi söyledim.

Mustafa Rafet Saltukoğlu

—————————ºº°ºº—————————-

Balyoz davası sanıklarından, J.Kurmay Albay Mustafa Önsel’in “Beşiktaş’ta Sırtlan Pusu’su” adlı kitabında  Muzaffer Tekin:

Zafer tepe” ismi nereden gelir bilir misiniz?

Söz konusu olayda bir isim daha öne çıkıyordu; Muzaffer Tekin. Piyade okulunda bir asteğmen bölüğünün Bölük Komutanı olarak görev yapıyordu o zamanlar. Rütbesi yüzbaşıydı.

Astı, üstü herkes ondan kahraman diye bahsediyordu. Sadece astları değil, üstleri de kendisine saygı duyuyordu. Kıbrıs savaşında yaptıklarını kendisinden değil, arkadaşlarından, ders hocalarımızdan dinliyor, kendisine içten içe hayranlık duyuyorduk.

Yürüyüşüyle, duruşuyla emsallerinden farklı bir subaydı Yüzbaşı Tekin. Kışlada pek çok bölük vardı ama en olumsuz hava şartlarında bile eğitim yapan bir tek bölük olurdu. O da Muzaffer Tekin’in bölüğü.

Kıbrıs savaşına teğmen olarak katılmış, gösterdiği üstün cesaret ve feragat nedeniyle bu rütbede altın madalyalı tek subay olarak tarihe geçmişti.

Kıbrıs ta cephe taarruzu ile ele geçirdiği tepeye ismini vermişlerdi: “Zafer tepe” Asker olsun diye yaratılmış birisiydi gözümüzde o zamanlar Muzaffer Tekin.

Lokantada kavga olduğu gün, Piyade Okulunun Nöbetçi Amiri Muzaffer Tekin idi. Olay ile ilgili sorgular sonucu Selimiye?de lokanta sahibi ve çalışanlarının karşısında çıkartılarak yüzleştirildik. Yüzleşmede kimse teşhis edilmedi. Ama mutlaka bir suçlu bulunmalıydı.

Bu olay iç kamuoyunda fazla yankı bulmamıştı ama dış basın olayı çarpıtarak vermiş ve dış kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştı.

Söylenenlere göre; yabancı basın, örgütlerin terörünün askerlerce engellediğini, şimdi ise askerlerin mafya usulü saldırılar yaparak haraç vermeyenlere karşı terör estirdiklerini belirterek, “bu teröre kim dur diyecek” şeklinde yayın yapıyorlarmış. Hâlbuki ortada münferit bir olay vardı ve başka bir olay da vuku bulmamıştı. Ama kime anlatacaksın?

Bundan o zamanki yetkililer çok etkilenmişti haliyle. Buna sebep olanları mutlaka cezalandırmak niyetinde oldukları anlaşılıyordu. Çünkü sansürleme imkânı bulamadıkları Avrupa basını kendi halkından, kendi basınından kendi Ordu mensuplarından ve gerçeklerden çok daha önemliydi onlar için. Olay sonrası okula peş peşe komutanlar geldi.

En son dönemin Kara Kuvvetleri Komutanının geldiğini hatırlıyorum. Her gelen gerginlik yaratıyor, bağırıp çağırıp gidiyordu. Amacın “bağcıyı dövmek” olduğunu anlayacak yaştaydık.

Sonuçta dayak yiyen dört arkadaşımız (dayak yedikleri için olsa gerek) ile Muzaffer Tekin’ in, bana göre haksız ve hukuksuz bir şekilde TSK ile ilişiğini kestiler.

Muzaffer Tekin, Nöbetçi Amiri olarak bütün sorumluluğu üzerine almış, herhangi bir arkadaşımıza zarar gelmemesi için kendi geleceğini hiçe sayan bir asil duruş sergilemişti. Bu asil durumun karşılığı, TSK’ dan atılmak oldu.

Ama o bu davranışını ile orada bulunan yaklaşık 350 teğmenin gönlündeki edebi yerini aldı…

Yirmi altı yıl sonra Muzaffer Tekin, “Ergenekon” isimli davadan, iftiralarla, yine haksız hukuksuz biçimde bu sefer cezaevine tıkılacaktı. Ben de benzer şekilde haksız hukuksuz bir şekilde “Balyoz” davasından tutuklanacaktım. O zamanlar nereden bilebilirdim yolumun, 26 yıl sonra Muzaffer Tekin ile bu sefer cezaevinde kesişeceğini?

Muzaffer Tekin cezaevindeyken, düzenlenen bir kanunla beraber hakları iade edilecek, kendisine emekli aylığı bağlanacak ve emekli Albay kimliği verilecekti. O da bana bu kimliğin renkli fotokopisini göndererek, sevincini paylaşmamı sağlayacaktı.

Daha nelerle, kimlerle kesişecekti kaderimiz? Onu da ilerleyen satırlarda anlatacağım.

“Ergenekon” davası denince aklıma bir kişi daha geldi. Söz konusu kişi, bu dava kapsamında ilk tutuklanan emekli General Veli Küçük’ tür…?

(Beşiktaş’ta Sırtlan Pusu’su, Mustafa Önsel, sayfa:87-88)

     —————————ºº°ºº—————————-

Share
  1. #1 by zülfikar on 25 Nisan 2011 - 18:10

    arka-daş’lığın anlamını, gerçek dostluğun büyüklüğünü, yiğitliğin ne demek olduğunu öğrendiğim can abime yürekten desteklerimi yolluyorum… kavgan kavgamızdır…

  2. #2 by NEZİH DEMİRTAŞ on 19 Haziran 2011 - 22:01

    VATANINI VE BAYRAĞINI CANINDAN ÇOK SEVEN BİR İNSAN BU İFTİRALARALARDAN DA ELBET BİR GÜN ALLAHIN İZNİ İLE VE GÜÇLÜ İRADESİ İLE BUNLARIDA DA ATLATACAKTIR.SAYGILARIMLA

    • #3 by Muzaffer Tekin on 8 Temmuz 2011 - 07:52

      Sevgili kardeşim Nezih;
      Askerlik hayatımda tanıdığım, aradan 36 yıl geçmesine rağmen hafızamda derin iz bırakan, görev aşkı sonsuz, disiplinli, mert, vefakar silah arkadaşımsın. Tutuklandığım ilk günden itibaren, maddi manevi desteğini ben ve ailemden hiç eksik etmedin. Bir tutuklu için en güzel hediye olan göndermiş olduğun kitaplar ve şahsi hediyelerinle yapmış olduğun nazik jestlerini hep anıyorum. Her şey için teşekkür ederim değerli kardeşim. Hasretle kucaklar, gözlerinden öperim…
      Muzaffer Tekin

  3. #4 by koray başer on 30 Temmuz 2011 - 03:05

    Yine mor dağlara duman çöküyor sevgili ağabeyim…Dualarımız seninle…Biliyorumki küllerinden doğacaksın…Selam ve dua ile…

    • #5 by Muzaffer Tekin on 6 Ağustos 2011 - 13:08

      Vefakar kardeşim;
      Asil babanın asil bir evladı olarak, rahmetli ile yarım kalan muhabbet ve dostluğumuzu seninle yaşatmaktan ve yaşamaktan onur duyuyorum. Sizler gibi ülkesini canından çok seven nesillerin geriden geldiğini görmek, bizlerinde geleceğe büyük bir güven ile bakmamıza, huzur içinde olmamıza neden oluyor.
      Hasret ve sevgiyle gözlerinden öperim…
      Muzaffer Tekin

  4. #6 by Tamer Uman on 1 Kasım 2011 - 14:03

    Canım kardeşim Zaferim;Her gelişimde seni daha zinde ve moralli görüyorum.Böyle büyük bir hukuksuzluk ve haksızlık karşısında bu kadar dik ve onurlu durmak ancak senin gibi mert ve kahraman vatan evladına yakışırdı.Bu duruşun bizi nekadar mutlu bahtiyar ediyorsa ,bu komployu kuran,ve kurduranları da okadar ümitsizliğe düşürüyor.Evet hainler mutlaka kaybeder ve yine öyle olacak.Allah sana güç-kuvvet ve sağlık versin.

  5. #7 by Tamer Uman on 11 Kasım 2011 - 08:37

    Canım Kardeşim;Evet senden ayrıyız ve hasretini çekiyoruz,belkide ömrümüzün sonbaharını geçmiştekinin aksine, kötü anılarla hatırlayacağız.Tüm bunlar doğru ve üzücü.Ancak sen orada değil hep aklımızda ve çok ulvi bir görevi yerine getirdiğin için gönlümüzün tahtındasın.Sana bu süreçte herkes saygı duydu ve duruşunu takdirle izledi.Hatta ben dahil hiç kimse sana acımadı çünkü acınacak değil ,övünülecek bir duruş sergiledin.Ama sana bu çamurları atanlara,attıranlara,organize edenlere,seni hedef gösterenlere ve kısacası bu iğrenç tezgaha dahil olan herkese çok acıyor ve onları adına insanlığımdan utanıyorum.Bizim acımamızdan ziyade onlara Allah acısın diyorum ve akşam yatarken neler düşünüyorlar,çocuklarının yüzüne nasıl bakabiliyorlar onu da çok merak ediyorum.Allah kimseyi onların konumuna düşürmesin.Hoşçakal,sağlıkla kal benim mert,dürüst,kahraman,pırlanta kardeşim.

  6. #8 by Vedat Mumyapan on 24 Kasım 2011 - 12:19

    Yiğit abiciğim;

    Senin orada tutulma nedenin olan Türk yurdunun savunmasız bırakılması operasyonu, yavaş yavaş nihai aşamaya doğru geliyor. Bu sürecin son hamlesi; “Mehmetçik”lerin yerini “memoş” larla doldurma gayreti başarıyla! gerçekleştirildi. Ulus devlete olan isyanların bastırılması sorgulanmaya başlandı.
    Herhalde bundan sonraki hamle; önce devrimlerin, sonra da Kurtuluş Savaşının sorgulanması hamlesi olacak, koyunlar da “kuzu kuzu” bu olanları desteklemeye devam edecektir.
    Yukarda Tamer abim diyor ki: “Bunları yapan adamlar nasıl yatıyorlar ve sevdiklerinin yüzüne nasıl bakıyorlar” Merak etmesin! Onlarda yüz yoktur. gayet rahat yatarlar ve utanmadan herkesin yüzüne bakarlar. Onların misyonu zaten budur.Türkiye’ye değil, Türk düşmanlarına hizmet etmektir.
    Yargılama! süreci denilen Büyük oyunun içindeki küçük bir süreç ise, “ihsası rey”in ötesinde, “suç isnadı” dahi yapılarak sürdürülüyor.
    Bu süreç içinde, kimin susturulması isteniyorsa, araya bu mahkemeler sokularak sesi kesiliyor.
    Abiciğim; tarih, büyük dönüşümlerle doludur. en umulmadık zamanda herşey tersine dönüverir. Bunun yeri ve zamanı kestirilemez. Ancak bütün korkutuculuğuna ve görünürdeki büyük gücüne rağmen, bu sürecin pamuk ipliğine bağlı bir şekilde yürütüldüğünü hissediyorum. Bu iplik koptuğu zaman şimdiki başlar ayak olacaktır.
    Saygı ve sevgilerimle, sana ve seni seven herkese, ayrıca tüm esaret altındakilere selam ve sevgilerimi yolluyorum.

  7. #9 by Tamer Uman on 15 Haziran 2012 - 12:46

    Kahraman Kardeşim Zafer ve sevenleri;Hep birlikte çok uzun ve yıpratıcı bir süreç yaşıyoruz,bu doğru.Ama ilahi adalet her zaman olduğu gibi ergeç tecelli edecek ve ediyorda.Bizler çok şanslıyız çünkü bu tezgahı kuran ve yürütenleri biliyoruz,onların neler yapabileceklerinide en azından tahmin edebiliyoruz.Ama hainler hem ne yapacaklarını şaşırmışlar hem de ne olacaklarını bilemiyorlar.Hatta birbirlerine düşmüş durumdalar.Ohalde sabırla bekleyecek ve onların korkunç akibetlerini de ibretle izleyeceğiz.Allah her zaman doğrunun yar ve yardımcısıdır.Sevgilerimle

  8. #10 by Mustafa ÖZKAN on 23 Ağustos 2012 - 14:51

    177.Dönem
    8.Yd.Sb.Bl.
    6831
    Büyük asker,abi.
    Adam gibi adam.
    Saygı ile,selam…

  9. #12 by Yelkan H. AŞETEY on 18 Kasım 2012 - 22:39

    Sevgili, yiğit (bu sıfat en çok sana yakışıyor) kardeşim,
    Burada ben, senin TSK’den koparılışına değineceğim. 1985’de Tuzla’da meydana gelen olayın senin sırtına yüklenmesi; aslında, dönemin Gnkur. Bşk. Org. Necdet Üruğ ile gene dönemin KKK olan Org. Haydar Saltık arasındaki husumete alet edilmesidir. Olayın, Gnkur.a yansıması üzerine Üruğ, hırpalamak için fırsat aradığı Saltık’ı arayarak, bu olayın tüm sorumluluğunu ona yüklemiştir. Saltık da bu suçlamanın ağırlığına dayanamayarak ilk fırsatta Piyade Okuluna gitmiştir. Orada olanları sen biliyorsun zaten. Sonuçta, iki Org.in çatışması üzerine, Alay Nöb.Amiri günah keçisi seçilmiştir. Yüksek Askeri Şura kararlarında ise, üç Orgeneral, Hv.K.K. Cemil Çuha, Orgeneral Adnan Doğu, ve adını şu an hatırlayamadığım bir Orgeneral; muhalefet şerhi koyarak “Yzb. Muzaffer Tekin’in re’sen emekli edilmesine karşıyım.” ifadelerini yazmışlardır.
    Sevgili Kardeşim, bu karanlık günler de elbette geçecek, zulüm asla sonsuza kadar sürmeyecek. Sen de atalarının geçtiği sıkıntılı bir dönemi yaşıyorsun. Ama seninle oturup, rakı balık eşliğinde tüm bu günleri irdeleyeceğimiz günün yakın olduğuna, adım gibi eminim.
    Görüşmek üzere bomba gibi kardeşim. Yanaklarından öpüyorum.

  10. #14 by Kocak Aldemir on 5 Mayıs 2013 - 12:31

    Sayin Muzaffer Tekin, Karamanlilar ve Papa Eftim hakkinda yazdiginiz yaziya yorum yazdim. galiba gelmedi. Nasil gönderilmesi gerekir, ögrendim ve size tekrar yazarim. Selam saygilar.

    • #15 by Kürşat on 5 Mayıs 2013 - 14:45

      Yorumunuzu merakla bekliyor ve göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ediyoruz. Saygılar.. Kürşat

  11. #16 by Mehmet Gökçe on 19 Temmuz 2013 - 15:56

    Ağrı-Patnos’ta Merkez Komutanı iken tanışmıştım. Orada Tekel Müdürü olarak görev yapıyordum. Saygın, ciddi bir asker olarak bilirim. 82 Anayasa oylamasında, Sandık Başkanı idim. Akademi imtihanlarına katılmak üzere,Erzurum’a otobüse yetişecekti.Bu nedenle, üniformasını çıkarmadan oy kullanmak istedi.Ben rededince, saygı içinde, gitti, sivil giyindi geldi. Zar zor yetişti otobüse.. Sonra da hiç sitem etmedi. Arkadaşlığımız da sürdü. Başına gelenlere üzüldüm.Suçsuz olduğunu biliyorum.

    • #17 by Muzaffer Tekin on 14 Ağustos 2013 - 17:59

      Sayın Mehmet Gökçe beyefendi,

      İletinizi aldım ve çok memnun oldum. Yıllar sonra, sizin gibi dostlar sayesinde anılmak, zor günlerde onların desteğine mazhar olmak tarif edilmeyecek bir duygu. Bunu bana yaşattığınız için teşekkür ederim.

      Geçmiş bayramınızı en iyi dileklerim ile kutluyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum…

      14.08.2013
      Muzaffer Tekin / Silivri

      • #18 by Mehmet Gökçe on 15 Ağustos 2013 - 17:10

        Cevap verebileceğinizi tahmin edememişim.. Çok geçmiş olsun diyorum. Cübbe giymekle hakim olunmuyor. “Adalet Mülkün Temelidir.” ibaresinden, mülkü emlak zannedenlerin varacağı bir yer yoktur. Tezgahlanan oyunun farkındayız. İlk gün; Ümraniye’den başlayan oyuna hiç inanmamıştım. Cahil toplumu bunlara mecbur eden emekli politikacılarımızın vebali büyüktür. Ülke, farkettiği oyunun peşini bırakmaz ve iflah olmazlar. Dirayetiniz ve cesaretinizle masumiyeti pekiştirdiniz. Üzülmeyiniz. Masum olduğunuz aşikârdır. Sabırlar diliyorum..

        • #19 by Mehmet Gökçe on 8 Nisan 2014 - 00:26

          Üstad, size nasıl ulaşacağımı bilemedim. ” Beklediğim ” Tahliyenin sevincini tarif edemem, ama rahatsızlığınıza çok üzüldüm. Bunu da yeneceğinizden eminim. ‘aktuzla1071@gmail.com’dan yazarsanız iletişim kurabiliriz. Gözlerinizden öperim. Ailenize de saygılar..

  12. #20 by ENVER BOYRAZ on 8 Ağustos 2013 - 15:21

    saygı değer yiğit insan, dik duran yüreklerin abidesi ölümsüz insan, vatan sevgisini yüreğinde bayraklaştırmış sevgi dolu insan, söz konusu vatan olunca hiç bir fedakarlıktan kaçınmayan fedakar insan, ülküsünü, idealini, inancını gerçekleştirmekte her türlüyü cefayı göğüsleyen cefakar insan, dürüstlükten ödün vermeyen her olay karşısında kendini ortaya atan mert insan, senden çok şey öğrendik…çoookkkkk, buraya ne kadar metiyeler yazsak seni ifade etmeye yetmez. bu kahpece hazırlanmış projenin sahipleri vede oyuncuları iyi bilsinlerki; MUZAFFER TEKİN YIKILMAZ, YILMAZ, YENİLMEZ, elbet hak yerini bulacaktır. hak yerini bulana kadarda senin destekçin, takipçin olmaya devam edeceğiz,. tüm sevenlerin sel olup akacak o koca yiğit yüreğine..daima taht kurduğun yüreğimdeki yerin ölene kadar baki kalacak, şartlar ne olursa olsun, seni sevmekten, saygı duymaktan vaz geçmeyecek bu yürek, her ne kadar mor dağlara duman çöküyor gözüksede, senin gözünle baktımı dumanlar kayboluyor, pırıl pırıl bir güneş doğuyor mor dağlara… biliyorum ki ışık olup, umut olup ineceksin o mor dağlardan özgürlüğe…bayrak olup dalgalanacaksın fet ettiğin gönüllerde, dosta cesaret, düşmana korku salacak ateş bakışların.. o bakışlarını çok özledim be canım abim, yiğit komutanım, bu ülkeninde insanlarınında senden öğreneceği çok şey var daha. şu iyi bilinsinki bu ülkede muzaffer tekinler çok yetişmiyor… ne mutlu banaki yüz yılda bir yetişen muzaffer tekin benim komutanım, abim, can yoldaşım. gurur kaynağım…. seni çok özlüyoruz. yüreğimle inancımla ufkumla hep yanında vedestekçin olarak var olacağım, saygılarımla esen kal can abim.. yiğit komutanım..

    • #21 by Muzaffer Tekin on 14 Ağustos 2013 - 17:47

      Arslan kardeşim,

      Mesajlarını alıyorum ve çok mutlu oluyorum. Yıllar geçmesine rağmen ilk günkü saygın, sevgin, vefa duyguların hep dorukta kaldı. Görev yaptığın yıllarda ise Kıbrıs dahil bu hasletlerini daima devam ettirdin. Görev birlikteliği yapmış olduğum binlerce silah arkadaşımın içerisinde görev aşkın, cesaretin ve mertliğin ile seni hep özel bir yere koydum. Bu ülke için hani, “gözünü kırpmadan canını feda edecek” tanımlaması var ya işte sen benim için hep böyle andığım, tabiri caizse boyu kadar yüreği olan bir kardeşimsin.

      Bu vesile ile geçmiş bayramını kutluyor, gözlerinden öpüyorum…

      Bizler bu ihanet çemberini kırarız!

      Zalim olsa ne rütbe bî pervâ
      Yine bünyâd-ı zulmü biz yıkarız
      Merkez-i hâke atsalar da bizi
      Küre-i arzı patlatır çıkarız

      14.08.2013
      Muzaffer Tekin / Silivri

      • #22 by ENVER BOYRAZ on 16 Ağustos 2013 - 14:40

        Saygı değer komutanım, can bellediğim, yiğit abim..Vatan sevgisini yüreğinde bayraklaştırmış, cefakar, fedakar onurlu insan.
        Sıcak mesajını aldım. Yüreğimdeki mutluluğu, heyecanı anlatmam mümkün değil. yılların yıpratamadığı şahsiyetinize, dost ve arkadaşlığınıza duyduğum saygı, sevgi her geçen gün dahada büyüyerek, yüreğimdeki yerini muhafaza etmektedir. Bu, mertlikten beslenen duygular, benimle birlikte yaşamaya devam edecekler. Bizim esas bayramımız can bildiğimiz, dost edindiğimiz, saygı duyup, sevgi beslediğimiz, mert, yiğit insanların özgürlük kapısından girip, karanlıkları aydınlatmaya devam edecekleri gündür. hasret ve özlemle bu bayramları beklemekteyiz.
        Oğlum ozan; kurtuluşunda sizinde büyük katkınız olan, destanlar yazdığınız yavru vatan Kıbrısta, (uluslar arası kıbrıs üniversitesinde) tıpkı yiğenim yiğit özge gibi hukuk okumakta. inşallah bu karanlıkları aydınlatacak bir ışık olarak yetişecek. bir iken bin, bin iken milyonlar oluşacak. dalga dalga yakamozlar gibi pırıltılar saçacaklar.
        sizi çok özlüyorum. sizden bir ses gelse yüreğim yerinden oynuyor. ama hiç merak etmiyorum. çünki size, iradenize, cesaretinize, dik duruşunuza, yiğitliğinize inancım tamdır. mor dağlara çöken sisli bulutlar elbet dağılacaktır. bu bulutları dağıtacak fırtınalar yürklerde kopmuştur. yurdumun dört bir tarafında da esecektir elbet. Sizi bir vesile ile gururla anmadığım an yok gibi. her anışımda içim ürperir, bedenimi müthiş bir heyecan sarar, gözlerimde hafif nemlenme olsa bile şimşekler çakarcasına ufka bakar. sizi oralarda ararcasına. her yerde, her ortamda sizi onurla gururla, anlatıp büyük bir coşku yaratırım. hem içimde hemde çevremde… bir kardeşiniz var burda, ezelde de vardı, şimdide var, sonsuzluktada olacaktır. Sizin için Nezaman nerde olmamı dilerseniz, bana nerde ihtiyaç duyarsanız, bu küçük beden, tüm benliği ve yüreğiyle orda olacaktır.

        saygı değer komutanım, can abim. kusuruma bakma, bir hatam olmuşsa affola. siz diye hitap etmem, size uzak duğumdan değil, sadece duyduğum saygıdan kaynaklanır. bedenimde taşıdığım yürek ne ise, benim için siz o sunuz..

        özlem ve hasretle kucaklar, ellerinizden öper, saygılar sunarım.

        DİK DURAN ONURLU ABİME;

        YÜKSEK, MOR DAĞLARA KARLAR YAĞMIŞ.
        KARLAR İÇİNDE KARDELENLER AÇMIŞ,
        UFKUNUZU VE DURŞUNUZU SEYRE DALAN,
        KARDELENLER BİLE KISKANMIŞ,

        KARDELEN, KARDELEN OLMAKTAN UTANMIŞ.

        enverboyraz

  13. #23 by Salih Zeki Tombak on 9 Ağustos 2013 - 00:29

    1980 yılında görevlendirildiği iç güvenlik harekatı, bildiğimiz 12 Eylül darbesi değil mi? Tunceli’de bu harekat çerçevesinde yerine getirdiği üstün hizmetler acaba ne çeşit işlerdir, böyle yiğitlik menkıbesi olarak anlatılmaktadır, merak ettim.

    • #24 by Kürşat on 9 Ağustos 2013 - 15:04

      Sayın yorumcu, mesele Tunceli Pülümür vadisin de ki bayrak meselesidir! Zira Ergenekon tertibi de bunun için sahneye konulmuştur. Bu kadar kısa ve öz, bu kadar açık ve net! Meraklı bir birey olmanızdan yola çıkarak sizden, öncelikle ?tek bir maddi delil olmaksızın? Muzaffer Tekin?e, dosyanın en ağır cezasının nasıl verildiğini merak etmenizi beklerdim! Saygılarımla.

  14. #25 by Mehmet İnal Kolburan on 26 Aralık 2013 - 23:36

    Muzaffer Tekin’in web sayfasında hakkında yazılan yazılara güzel yorumlar almaktadır.Bu da O’nun yalnız olmadığını göstermektedir.
    Yazıyı hazırlayana ve yorum yapan her keze sevgilerimi sunarım.

  15. #26 by KEMAL İSMET BALİBEYOĞLU on 27 Şubat 2014 - 13:47

    KULELİ ASKERİ LİSESİNDEN VE ANKARA BAHÇELİEVLER DEN CAN ARKADAŞIM,SAĞLIĞINA KAVUŞACAĞIN ÖZGÜR GÜNLER DE Maviş gözlerinden ve yanaklarından öpmek dileğiyle sevgiler ve ANKARA DAN ÖZLEMLER GÖNDERİYORUM,.

  16. #27 by seçkin mumcu on 9 Mart 2014 - 19:46

    değerli büyüğüm muzaffer amcam ;seni gerçekten çok özledik tüm ailem sizin için hep dua ediyor;kalbimiz sizinle;o vatanı koruyan ve savunan güzel ellerinizden öper saygılarımı sunarım;rifai mumcu’nun kardeşi seçkin mumcu ;

  17. #28 by Rıdvan Yıldız on 11 Mayıs 2014 - 11:44

    Yigit kardeşim, allahın aslanı devre arkadaşım seni yıllar sonra görmenin mutlulugunu yaşadım.Kötü ve karanlık günleri atlattıgın gibi bu günleride saglam ve inatcı karakterinle yenecegine gönülden inanıyorum. Sana bunları yaşatanlardan kanun karşısında elbet bir gün hesap sorulacaktır.Seni eskisi gibi dik ve saglam gördüm.Rıdvan Yıldız kardeşin olarak elimden gelenleri her zaman yapmaya hazırım.Sana tanrıdan sadece saglıgına bir an önce kavuşmanı temenni ediyorum.
    Rıdvan Yıldız

  18. #29 by Mustafa Özkan on 6 Eylül 2014 - 23:30

    Komutanım.
    Buradan yazmakla olmaz.
    Görüp konuşmaktır dileğim.
    Saygı ile…
    Mustafa Özkan
    177.Dönem
    8.Yd.Sb.Bl.
    6831

  19. #30 by hakkı çarpa on 2 Nisan 2015 - 14:28

    CANIM ARKADAŞIM NİCE BADİRELERDEN YÜZÜNÜN AKIYLA ÇIKMIŞ BİR İNSAN OLARAK, VEFATIN İŞLE BİZLERİ YANLIZ BIRAKTIN , KABRİNDE RAHAT UYU

  20. #31 by i.halil on 4 Nisan 2015 - 05:31

    Degerli komutanim. Asil insan bizleri oksuz biraktin kabrin purnur,cennet bahcesinden bir bahce , mekanin cennet olsun . Sana bu acilari yasatanlar insallah bir gun daragacinda aci cekerek sallanirlar . Utanmazlar.serefsiz,hayasizlar bu ulke senin gibi vatan asigi ve bayragini cok seven bir komutani zor bulur Ruhun Sad olsun rahat uyu seni hic unutmayacak olan .Bolu kom. Tug. 5. Tab. 15 bol ten i. Halil cvs 55/1 tertip kiymetli yengem ve kizimiz ,kardesimizede yurekten bas sagligi diliyorum . M. TEKIN OLMEDI O hep bizde yasayacak.

  21. #32 by Mehmet Uçar on 4 Nisan 2015 - 11:41

    Sevgili Komutanım nurlar güller içinde yat.Sevgili ailesine de sabırlar diliyorum.Tuzla Piyade Okulunda 181. Dönem Yedek Subay Öğrencisi iken tanıdım Yiğit Türk Komutanını.Güneydoğuda intikal esnasında Şehit olan Piyade Kıdemli Üsteğmen Cengiz Duman’ın 5.Yed.Sb.Kurs Bölüğünde eğitim görüyordum.Eğitim standardı,disiplin hat safhadaydı bölüğümüzde.Gökten boşalırcasına yağmurun yağdığı bir gün Cento Atış Alanına atışa gitmiştik.Alay Komutanımız teftişe gelmişti.Atışı erteleyip birliğe dönme emri verdi.Üzerimizde panço olmasına rağmen sırılsıklam ıslanmıştık.Birliğe dönerken Tuzla üst geçidi üzerinde Okul Komutanımız Şamil Özdilli Paşamız karşı yönden geliyordu,takım komutanımız Adem Asteğmen’in verdiği komut ile filamacısı olduğum bölüğümüzle tören geçişiyle komutanımızı selamladık.Okula vardığımızda Okul Komutanımız rahmetli Bölük Komutanımızı makamına çağırmış,takdirlerini bildirmişti bile…Eğitim standardı en yüksek olan bölük 8.Bölüktü.Piyade sınıf eğitimi almamıza karşın 8.Bölük adeta komando eğitimi alıyordu.Bölük lakabı “Canavardı”.Yürüyüş kararı saydırırken “Hangi bölük?”diye sorduğunda “Canavar,canavar”diye inlerdi Tuzla Piyade Okulu. Her sabah komando yemini ettirirdi Muzaffer Tekin Yüzbaşım.Sabah 5.30’da bölük içtima alanında toplanıp kahvaltıya giderdik.Baktık ki gecenin karanlığında,kışın ayazında Muzaffer Yüzbaşım bölüğünü kahvaltısını yaptırıp eğitime başlamıştı.1985 yılı başı İstanbul’a en fazla kar yağan yıllardan biriydi.Yine bir sabah mübalağa etmiyorum -30 derece soğukta bölüğümüz ile Tavşan Tepe’ye eğitime gidiyoruz.Tuzla Köprüsü altında Şırşır Pınarı deresinden köprü ayağındaki beton setten birerle kolda yürüyerek karşı tarafa geçerken 8.Bölük Komutanı P.Kd.Yzb.Muzaffer Tekin başta dere içinden koşar adımda geçiyor.Muhtemelen öğle yemeği vaktine kadar bu halde eğitime devam edip bölük kışlaya döndü.Böylesi yiğit,disiplinli,fedakar bir askerdi.Onu asil duruşu,dik ve hızlı yürüyüşü,belinde Smith Wesson tabancası,altın sarısı saçları ve Ray-Ban gözlüğüyle anımsıyorum.Mekanın Cennet Olsun İnşallah komutanım…

  22. #33 by Cihangir on 10 Ağustos 2015 - 17:08

    -Özlem-
    Çok özledim babayı. O gülüşü o bakışı oğlum deyişi… Esenler Devlet hastanesi bahçesinde ikimiz dimdik çirkin bakışlara inat sigaramızı tüttürürken, oğlum benden sonra senin gibi insanlar yürütecek esenliği demişti. Pırıl pırıldı. Sevgi fışkırırdı o mağrur gulusunden. Adam gibi adamdı. Gucsuze yardım isteyene yardım ederdi. Halkın babasıydı o.. Hak yeme derdi. Düşmanına kin duyma. Muhakemeni etkiler derdi gotfather filmindeki gibi. Ögtetirdi bana… Kahramandı. Sadece savaş kahramanı değil. Manevi dünyaların da kahramanıydı. Ah ve babam ah be komutanım. Seni çok özledim. Kalbimde tütüyorsun. Bana söylediğin vasiyetini yerine getiricem. Söz veriyorum. Öyle olucam ve sana yakışacak bir insan olucam. Seni seven oğlun…

  23. #34 by tamer uman on 14 Ekim 2015 - 09:59

    Sevgili Muzaffer Tekin dostları ve sevenleri, At ölür meydan kalır yiğit ölür nam kalır.Muzaffer birkaç günde ayda ,yılda unutulacak yiğit değildi.Hayatta iken burada yazılanları okur ve çok mutlu olurdu.Şu anda da okumadığını bilemiyoruz ki.Sanki o yaşıyor ve bunları okuyarak dertlerini unutuyor diye düşünerek fırsat buldukça yazalım ve onu yaşatalım.Gençlerimiz okusun ve onu örnek alsın.Siyasileri,sanatçıları,sporcuları kaybettikten sonra da yaşatmayı nasıl sürdürebiliyorsak,kahramanları da aynı şekilde yaşatabiliriz.Şimdiden sağolun,varolun.

  24. #35 by Harun on 2 Nisan 2016 - 22:59

    Bir yiğit bir kahraman daha ebediyete intikal etmiş ALLAH rahmet eylesin mekanları cennet olsun inşallah

  25. #36 by Şeref kÜÇÜK on 20 Ağustos 2017 - 22:27

    Saygılar.

  26. #37 by Zübeyde on 4 Nisan 2018 - 02:10

    Komutanım senin adın tarihde kahraman olarak yerini aldı,sana kumpas kuranlar ise hain olarak anılacaklar.Ruhun şad olsun.

  27. #38 by salih körümdük on 11 Nisan 2018 - 09:25

    Mekanın cennet olsun Mustafa Kemal in askeri…

  28. #39 by Yakup Ata on 29 Nisan 2019 - 22:12

    Okuduğum kitapta rahmetli komutanımın ismi geçince aklıma geldi. 1.Askerlikten sonra acaba yaptığı hangi faaliyet fetönün tekerine çomak soktu. 2. Vefatından az önce Hulusi Akar kendisini gata da ziyaret ettiğinde, Hulusi Akar ın kulağına ne söyledi.

    • #40 by Kürşat on 29 Nisan 2019 - 23:10

      1.Kurguladıkları tertip için son derece uygun bir profildi. Zira, devlete sadakat, onun yegane kıstası olup geri de kalan her şey yanlızca teferruattı. Bundan dolayıdır ki farklı kutuplarda dahi Muzaffer Tekin isminin son derece saygın karşılığı olmuştur. Yani; hedef seçilmesini herhangi bir faaliyet ya da etkene bağlamak doğru bir yaklaşım olmayacaktır.

      2. O ziyaretin tanığı olarak, kulağına ne söylediğini bilmiyorum fakat Hulusi Akar’ın yan odayı boşalttırarak içeri de gözyaşı döktüğünü gördüğümü söyleyebilirim. Ayrıca söz konusu bu ziyareti zamanlama açısından değerlendirdiğim de samimi bulmadığımı da ifade etmeliyim.

(yayınlanmayacak)