MUZAFFER TEKİN HASTANEYE YATIRILDI


İleri derece pankreas kanseri teşhisi konulan Muzaffer Tekin 11.02.2014 tarihi itibarı ile İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi hastanesinde tedavi altına alınmıştır. Tedavi süreci boyunca göndereceğiniz mesaj ve iletilerin son derece önemli moral destek sağlayacağını unutmayalım. Dualarımız onunla…Tüm dost ve sevenlerine duyurulur!

Konu ile ilgili Aydınlık gazetesi manşeti aşağıdadır. Başta haberi yapan sayın Sezim Özadalı olmak üzere gazete yönetimine göstermiş oldukları insani hassasiyetten ötürü teşekkür ederiz. Kendisi ile ilgili yazılmış olan diğer köşe yazıları ve haberler yine bu bölümde yayınlanmaktadır.

Teslim olma komutan

 

?  ?????? ?

ALAADDİN CEBECİ

MUZAFFER ?VAH? DİYEMEM SANA!

ALAADDİN CEBECİ
17 Şubat 2014 Pazartesi 16:04
Muzaffer Tekin 1972 yılınsa teğmen rütbesi ile Harp Okulundan mezun olmuştur!
Teğmen Rütbesi ile katıldığı Kıbrıs savaşından kahraman olarak dönmüştür!O yaş ve o rütbede kolay ulaşılmayacak ?üstün cesaret ve feragat madalyası alarak, ana-babası ve sınıf arkadaşları olan bizlere büyük bir onur yaşatmıştır!

Böbürlenmeyi sevmez!
Kalbinin güzelliğini hep yüzünden okursunuz!
Gülen yüzü size güven verir!
Üzerinde taşıdığı ?can?ı? hiçbir zaman kendine ait saymamıştır!
Zaferin canı; önce vatan sonrada arkadaşları ve sevenleri içindir!
Muzafferin onurunu, cesaretini ölçecek hiçbir kelime yeterli olmayacağı gibi hiçbir icat edilmiş alette ölçemez!
Muzaffer Tekin, Tuzla Piyade Okulunda yüzbaşı rütbesi ile görevli iken korumakla görevli olduğu teğmenlerini tartaklayan, o günün kuvvet komutanlarından birini tanıyan cahil lokantacıyı benzettiği için silahlı kuvvetlerden ilişiği kesilmiş bir subaydır!
Tekin bunun için ne teğmenlerine nede ordusuna küsmüştür!
Ancak o komutan asla yerinde rahat değildir!
Muzaffer Tekin pisliklerden uzak durmasına rağmen, pislikler onu bulmuştur!
Atatürkçüdür!
Milliyetçidir!
Vatanseverdir!
Her Atatürkçü, milliyetçi, vatansever subay gibi o sosyal demokrat bir yapıdadır!
Yobazlar ondan o da yobazlardan nefret eder!
Zafer kendi mertliğini öne çıkarmadığı gibi; yobazların da namertliğini bildiği halde yüzlerine vurmamıştır!
Onların puştluk yapacağına inanmış olsa da; kendine güveninden dolayı önemsememiştir!
Ve o puştluğu yaşamış bir olarak; şu anda Ergenokun, Balyoz, Danıştay davalarından dolayı tutsaktır!
Uzun zamandır bulunduğu Silivri esir kampında çoğu vatanseverler gibi, kansere yakalanmış olmasına rağmen, hastaneye gönderilmemiş, acılar içinde olmasına rağmen; asla namertlerden rica edipte hastaneye gönderilme isteğinde bulunmamıştır!
Ailesi hastalığını son aşamada öğrenmiş,  muayene ve hastaneye sevkini sağlamıştır!
Zafer; aman dilemez!
Aman dileyene de kılıç kaldırmaz!
O şimdi hastanede!
?Silahlı kuvvetlere kumpas kuruldu? diyenlere de güvenmez,  yalandan tekrar soruşturma yaptıran komutanlara da güvenir mi bilmem!
Bildiğim bir şey var!
O suçsuzdur!
Canı gitse de yakarmaz!
Alçakları sevemez!
O bir kahramandır!
?Vah? dahi denilmez!
Allah şifasını verecek, tekrar yüzümüze gülecektir!

http://www.hedefhalk.com/muzaffer-vah-diyemem-sana-601189yy.htm

?  ?????? ?

Taner Gören’den Adli Tıp hekimlerine çarpıcı uyarı: Sorumluluktan kurtulamazlar!

adlitipsorumluluk

İstanbul Tabipler Odası Başkanı Taner Gören, Ergenekon, Balyoz gibi davalarda tutuklu yargılanan ağır hastaların durumuna ilişkin Aydınlık?a değerlendirmede bulundu. Gören; Muzaffer Tekin, Levent Ersöz, Kemal Alemdaroğlu, Şener Eruygur, Serdar Öztürk gibi hasta tutukluların tahliye edilmesi gerektiğini belirtti. Gören sorularımıza şu yanıtları verdi:

– Muzaffer Tekin, Levent Ersöz, Kemal Alemdaroğlu gibi ağır hastaların halen tutuklu olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Şu an içeride bulunan bu insanların çoğu haksız yere tutuluyor. Acaba gerçekten adil bir hukuk sistemiyle mi yargılanmışlardır? Bugün ciddi şekilde şüphe duyuyoruz. Hal böyle iken hasta oldukları için ikinci kez cezalandırılmış oluyorlar. Haksız yere tutulmaları yetmiyormuş gibi bir de hastalıklarının ilerleyebileceği bir durumda orada sağlıkları bozulacak şekilde tutuluyorlar.

– Ne yapılması gerekir? Sizin çözüm öneriniz nedir?

Devlet mekanizması acilen bu ayıba bir çare bulmalı. Yapılacak şey gayet basittir. Fatih Hilmioğlu Hoca için cezaevinde kalmasının sakıncalı olduğuna dair rapor verildi. Bu kararın çoktan verilmesi gerekiyordu. Sıkıntı Adli Tıp Kurumu?nda. Herşey orada düğümleniyor. Adli Tıp Kurumu?undaki doktorların her şeyden önce iyi hekimlik örneği göstermeleri gerekiyor. Adli Tıp Kurumu?ndaki hekimler hiçbir siyasi baskı olmaksızın, cezaevindeki kişinin sağlığı için girişimlerde bulunmalılar.

– Mahkemelerin üniversite hastanelerinin raporlarını dikkate almaması ve Adli Tıp Kurumu?na yönlendirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Üniversite hastanelerinin hasta tutuklular için düzenlediği raporları mahkeme kabul etmek zorundadır. O raporlarda tutuklunun durumunun ağır olduğu ve cezaevi koşullarında hastalığın ilerleyeceği bildirilir. Üniversite hastanelerine gönderilen hastalara objektif, tarafsız raporlar düzenlenir. Bu rapor neticesinde de devlet çare bulmak zorundadır. ?Bulamıyorum? demek hiçbir şekilde anlaşılamaz.

– Eski İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu?nun durumuna ilişkin bir rapor hazırlamıştınız. Diğer hasta tutuklular için bir bu tür çalışmanız olacak mı?

Biz Türk Tabipleri Birliği Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan ile birlikte Fatih Hilmioğlu?nu ziyaret etmiş ve kendisi için bir rapor hazırlamıştık. Mevcut durumu neticesinde orada kalmaması gerekiyordu. Fatih Hocanın durumu temelinde belirlenen bu hastalar için de gerekenin yapılmasını istiyoruz.

Seda Akyüz / Aydınlık gazetesi, 23.02.2014

?  ?????? ?

Kumpas ve hastalıkla savaşanlar

3kumpas

Cezaevinde hastalığa yakalanan yurtseverler hem hukuksuzlukla hem de kanserle mücadele ediyor. Tahliye taleplerini görmezden gelen mahkeme, tutsakları göz göre göre ölüme terk ediyor

Ergenekon ve Balyoz davalarından tutuklu yargılanan yurtseverler, bir taraftan karşılaştıkları hukuksuzlukla, bir taraftan da hastalıklarla mücadele ediyor. Büyük bölümü 60 yaşının üstünde olan sanıklardan 11?inin durumu ciddiyetini koruyor. Muzaffer Tekin, Levent Ersöz, Cem Aziz Çakmak, Doğan Temel ve Recep Rıfkı Durusoy ise kanserle savaşıyor.

Tedaviye izin verilmediği için kanseri 4. evreye ilerledi

Ergenekon davasından hakkında 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen emekli Albay Muzaffer Tekin?e geçen hafta kanser teşhisi kondu. Tekin?in cezaevinde pankreasındaki iki tümör fark edilmediği için kanser 4. evreye kadar ilerledi, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi?nde tedavi görmeye devam ediyor.

Uyurken tutukladılar

Ergenekon davasının 5 Ağustos?taki karar duruşmasında müebbet hapis cezası verilen emekli Orgeneral Şener Eruygur?un hastanedeki tedavisi devam ediyor. Eruygur hakkında, kararla beraber yakalama kararı çıkmış, polislerin evine gittiği sırada fenalaşarak hastaneye kaldırılmıştı. Beyin fonksiyonları çalışmayan Eruygur, uyurken yanına gelen hâkimler tarafından yakalama kararı okunarak tutuklandı.

31 ameliyat

Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz?ün tedavisi de İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi?nde sürüyor. Ersöz, 2009 yılında ameliyat olacağı sırada hastanede gö-zaltına alındı. Prostat kanseri olan Ersöz, tutuklandığından bu yana 31 ameliyat geçirdi.

Görüşte fenalaştı

75 yaşındaki eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu da durumu ciddi olan sanıklardan. Alemdaroğlu,geçen haftalarda eşiyle görüştüğü sırada rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı.

?Cezaevinde ölür? raporu dikkate alınmıyor

Eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu?nun da durumu da kritik. Hastane raporlarında cezaevinde kalmasınin ölüm tehlikesi yaratacağı belirtilmesine rağmen Ergenekon Mahkemesi, Hilmioğlu için tahliye kararı vermiyor.

1994?te gazi oldu 2014?te uyku apnesi

Gazi Üsteğmen ve Avukat Serdar Öztürk de cezaevinde yaşam savaşı verenlerden… Uyku apnesi olan ve cezaevi şartlarında kalmakta zorlanan Öztürk, 1994?te askeri operasyon sırasında mayına bastığı için ağır yaralanmış ve yüzde 40 oranında maluliyet raporu verilmişti. Tutuklu kalmasının ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceği belirtilen hastane raporlarına rağmen Öztürk?ün de tahliye işlemleri yapılmıyor.

Hastalıkları saymakla bitmiyor

Hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen emekli Tuğgeneral Veli Küçük?ün böbreküstü bezlerinde tümör var. Küçük, cezaevi şartlarında diyabet, yüksek tansiyon, prostatın da arasında pek çok hastalıkla mücadele etmeye çalışıyor.

Cezaevinde kanserle mücadele

Emekli Tümgeneral Recep Rıfkı Durusoy, böbrek kanseri nedeniyle bir böbreğini kaybetti, 3. evre böbrek yetmezliğine yakalandı. Deniz Kurmay Albay Levent Kerim Uça?nın beyninde ur tespit edildi. Ağır bir ameliyat geçiren Uça?nın her an felç geçirme riski var. Emekli Korgeneral Doğan Temel, yumuşak doku kanseri; emekli Albay Mehmet Yoleri ise 2 kez kalp krizi geçirdi.

Hilmioğlu?nun raporu AYM?de

Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu?nun ?Cezaevinde kalamaz? raporu Anayasa Mahkemesi?ne ulaştı. Hilmioğlu?nun kardeşi ve avukatı Hayati Hilmioğlu, ?İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi?nin 9 kişilik sağlık raporunda kardeşimin ?Cezaevinde kalması uygun değildir. Hastane şartlarında kalması uygundur? şeklinde rapor verdi. Bu rapor, Anayasa Mahkemesi?ne bugün (dün) ulaştı? açıklamasını yaptı. Raporla birlikte tahliye beklediklerini belirten Avukat Hilmioğlu, ?Anayasa Mahkemesi?nin kısa sürede karar vermesini bekliyoruz? dedi.

Hayati Hilmioğlu, yüksek şeker, karaciğer ve kanser hastası olan Fatih Hilmioğlu?nun tahliye edilmesi için 16 Ocak?ta Anayasa Mahkemesi?ne bireysel başvuruda bulunmuştu. Talebi hemen değerlendirmeye alan Anayasa Mahkemesi, Hilmioğlu için ?Tam teşekkülü bir devlet hastanesinden? yeni bir sağlık raporu alınmasına karar vermişti. Anayasa Mahkemesi?nin bu kararı üzerine Fatih Hilmioğlu 30 Ocak?ta İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi?ne sağlık kontrolünden geçirilmişti.

http://www.aydinlikgazete.com/guendem/34275-kumpas-ve-hastalikla-savasanlar.html

?  ?????? ?

NACİ BEŞTEPE/ Muzaffer asla teslim olmaz

Muzaffer TEKİN, 1972 Kara Harp Okulu mezunu piyade subayıdır..
72?lilerin gönlünde taht kurmuştur. Hepimiz onunla gurur duyarız.
Türk subayında aranan niteliklere fazlasıyla sahiptir. Tam bir kahramandır.
Alçakgönüllüdür.
Vatan, cumhuriyet ve vazife âşığı bir Atatürk gencidir.
Beyefendi ve örnek bir eştir.
Muzaffer?in zaferi
1974 Kıbrıs Barış Harekâtı?na gencecik bir teğmenken katılmıştır.
Savaşın yıldızlarından biridir.
Herkesin haklı takdir ve övgüsünü kazanmıştır.
Takımıyla birlikte Beşparmak Dağları üzerinde Rumlardan ele geçirdiği tepeye onun adı, ?ZAFER TEPE? verilmiştir.
Kurtuluş Savaşımızdaki Reşat ÇİĞİLTEPE gibi vatan toprağından şan almış, şan vermiştir.
Üstün Cesaret ve Feragat altın madalyası ile ödüllendirilmiştir.
Bu madalya pek çok kişiye verilmiş olabilir ama, o almıştır.
Bu Muzaffer TEKİN?i Türk ulusu unutmayacaktır.
Orduya sadakat
Muzaffer, Piyade Okulu?nda görevliyken bir nöbetinde teğmenlerin Tuzla?da çıkardığı olay nedeniyle YAŞ kararı ile yüzbaşı iken re?sen emekli edilmiştir.
Uğradığı haksızlığa karşın hiçbir dönemde, Türk ordusu ve onu ihraç eden komutanları hakkında tek olumsuz ifadesini duymadım.
Orduya öylesine sadık bir askerdir.
Yasal mücadeleyi kazanmış, Silivri?de tutuklu iken EMEKLİ ALBAY olmuştur.
Efsane
Danıştay cinayeti ile ERGENEKON?a bulaştırılmıştır.
Nasıl bir kumpas kurgulandığı daha olay günü Bakan M. Ali ŞAHİN?in ?çok sürprizler göreceksiniz? ve Başbakan?ın ?Olayın içinde emekli bir yüzbaşı var? açıklamaları ile belli olmuştur.
Aynı E. Tuğg. Veli KÜÇÜK gibi ondan da efsane bir ERGENEKONCU yaratılmıştır.
Gizli tanıklarla, kanıtsız, vicdansız, hukuksuz.
Torba suçlamalarla.
En ağır cezayı almıştır bu kumpas davasında.
Bir gün eğilmeden, bükülmeden.
Zafer Tepe duruşunu bozmadan.
Onu iftiralarla suçlayanlar,  yasaları değil talimatları uygulayanlar siz de unutulmayacaksınız.
Hukukun ve tarihin kara sayfalarında kalarak.
Hipokrat utanıyor
Muzaffer 15 Haziran 2007?den beri Silivri?de tutuklu.
Ağustos 2013?ten beri sağlık sorunu yaşıyor.
Beş aydır gitmediği hastane kalmadı.
22 kez değişik yerlerinden (mide, bağırsak, gırtlak…) parça alındı.
?Benim annem pankreas kanseri idi, oraya bakın? demesine rağmen, oradan alınmadı.
?Bir şeyin yok? diyerek cezaevine geri gönderildi.
Geçen hafta ağrıları şiddetlenince Bakırköy Devlet Hastanesi?ne sevk edildi.
Pankreas kanseri teşhisi kondu. Dördüncü evre.
Ne yapılır bu durumda?
Derhal yatırılarak tedavi edilir değil mi?
Hastane baştabibi beyimiz ?Mahkûm koğuşum yok, yatıramam. Ya kaçarsa!? diyerek hastaneye kabul etmedi.
16 Şubat?ta, Başbakan?ın binlerce metrekarelik yeni bölüm açılışı yaptığı hastaneye.
?Ameliyat için çağırırız. Prosedür böyle? dedi.
Oysa refakatteki jandarma ?Ben güvenliği sağlarım? diyor. Sorumluluğu alıyor.
Baştabibe bu durumda ne yemek düşer?
Bu hastaya standart prosedür uygulanabilir mi?
Adam evine gitmiyor ki?.. Kim bakacak?
Baştabip Doç. Dr. Gökhan Tolga ADAŞ; adından, mesleğinden, doçentliğinden, insanlığından utan.
Hipokrat senden utanıyor.
Tıp tarihinde kara leke olarak yerini aldın, unutulmayacaksın.
Muzaffer
Herkes Gö.T. ADAŞ değil ya.
Cerrahpaşa Tıp?ın Cerrahi ABD Bşk. hastanın durumunu öğrenir öğrenmez sahiplendi ve tedavi koşullarını yarattı.
İnsanoğlu.
O da unutulmaz.
Aydınlık?ın başlığı da;
?TESLİM OLMA KOMUTAN.?
72?li MUZAFFER asla teslim olmaz.

Aydınlık Gazetesi / 19.02.2014

?  ?????? ?

Muzaffer Tekin’e Özgürlük! Hem de Hemen! / Çağdaş BAYRAKTAR

Yüzyılın iftirası dendi Balyoz ve Ergenekon tertibine.
Tabirdeki “yüzyıl”, son dönemin favori deyimiyle gerçek olduğu kadar “manidar”dı da.
Çünkü Yüzyılın İftirası, yüz yıllık bir hazımsızlığın yansımasıydı aynı zamanda.
Yaklaşık yüz yıl önce emperyalizmin planlarını bozanlardan bayrağı devralanlar hedefteydi bu kez.
Bebek katilini yakalayıp, sorgulayan,
Kıbrıs Harekâtı sırasında Gazi olan,
Kardak’ta bayrağımızı göndere yollayan,
Üniversitelerde kutsal miras “akıl ve bilim”e sahip çıkan ne kadar yurtsever varsa tutsak edildi.
Dönemin Malta?sına döndürüldü ülke;
Silivri, Hasdal, Şirinyer, Mamak, Sincan, Maltepe, Hadımköy ise Bekirağa Bölüğü’nün devamı.
Delil kabul edilen dijital verilerin sahte olduğu, dijital verileri üretenlere yakın olarak bilinen kurumlar tarafından bile doğrulandı.
Peki değişen bir şey?
Olmadı.
Bu tertiplerde ölenler…
Başta Kuddisi Okkır, Ali Tatar…
Rahatsızlığına rağmen içeride tutulanlar…
Fatih Hilmioğlu, kendi tabiriyle “Üç yıl kumpas ile alınan özgürlüğünü, bir tümörle -geçici süreliğine- alan” Tuğamiral Cem Aziz Çakmak ve diğerleri?
***
Olimpiyat oyunlarında hayali kına sevkiyatı yapanlar, bu kez gerçek manada sevkiyata başlayabilir.
Çünkü bir değerimiz daha kanserin pençesinde.
Muzaffer Tekin.
Kendisi Kıbrıs Gazisi.
Üstelik Kıbrıs’taki başarısından dolayı Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası sahibi,
yani kahramanlığı tescilli.
Ergenekon Tutsağı.
Yedi yıldır içeride.
Vicdan sustu,
kabul etmedi uzun süre hiçbir hastane.
Geç konuldu teşhis:
Pankreas Kanseri
Yani;
Bir ahı daha çaldı,
Usta’nın yaptıkları?
Çapa Tıp Fakültesi?nde yerine getiriliyor şimdi, açıklanamayan ama uygulanan karar:
İDAM!
Ölüme terk edilen bir kahraman,
Eriyip gidiyor sessizce?
Olanlar?
Vicdanlarımızın kolonlarını patlatan…
Peki başka bu sesi duyan?
YOK!
***
Çok daha güzel şeyler yapmak isterken, şimdi yaptığım;
adım adım işkenceyle amaçlanan cinayete seyirci olmak, seyirci koltuğunda yazmak!
Kahramanımız hasta.
Vakit kaybetmeden bakıma ihtiyacı var, acil ve yoğun!
Derhal tahliye edin!
Hukuksuzluğunuz, vicdansızlığınız ve adaletsizliğiniz, yolsuzluğunuz karşılığı paralarınız gibi de değil;
sığmaz ayakkabı kutularına!
#MuzafferTekineÖzgürlük

Çağdaş BAYRAKTAR
17 Şubat 2014

?  ?????? ?

DOĞU PERİNÇEK/ Muzaffer Tekin

Avukat görüşüne giderken koridorlarda karşılaşıyorduk. Zayıflaması bir süre ağır bir seyir izledi. Hasta olduğunu anladık. Ama o nasılsınız sorusuna 6 yıldır, hep güleç yüzüyle ?Bomba gibiyim? diye cevap verir. Savaşan adamın yüreğiyle verdiği cevaptır. Yine ?Bir şeyim yok, biraz zayıfladım, bomba gibiyim? diyordu.

Savaşan insanın tavrı

Birden çok zayıfladı. Bir ayda 14 kilo vermiş. Bir ayda 14 kilo ne demek? Sağlık bilgilerini yine koridorlarda öğreniyorduk, hastaneden hastaneye dolaşıyordu. Bir tanı konmuyordu ya da bir tanı vardı ama bize söylenmiyordu.

Bizi her zamanki nezâketiyle uyarıyordu: ?Lütfen hasta olduğum bilinmesin, kimseler duymasın.? Yine savaşan insanın tavrıdır.

Yaşamak, namuslu yaşamaktır

Ergenekon Davası baştan aşağı haksızlıktır; baştan sona uydurmadır. Bunu daha Ümraniye tutuklamalarından beri belirtiyoruz. Hedef Cumhuriyettir; hedef Türkiye?nin toprak bütünlüğüdür. Aslına bakarsanız 76 milyon yurttaşımıza kurulan bir tertipti. Ancak bu süreçte özellikle üç kişiye en ağır haksızlıklar yapılmıştır. Biri, Kıbrıs Gazisi Muzaffer Tekin?dir.

Silah arkadaşlarını koruduğu için Ordudan ayrılmak durumunda kalmıştı. Ölümü göze alabilirdi ama subaylığa veda etmeyi göze alamazdı. Emrindeki teğmenlerini bir soruşturmaya teslim etmemiş, kendisini siper etmiş, bu nedenle ?resen emekli? edilmişti. Yaşamak, onun için namusla ve mertlikle yaşamaktı. Karakteri buydu. Türk Ordusunda yedi göbekten asker olan tek subaydı. Yedinci göbekten dedesi, Örneksiz Mustafa Ağa idi.

Dünyanın en ağır haksızlığı

Niçin en büyük haksızlık?

Darbecilik suçlamasıydı, hükümeti devirmekti, halkı isyana yöneltmekti; bu suçlamalara göğüs gerilebilirdi. Hukuken geçerli olmasa bile, en sonunda suçunuz, bir Mafya-Cemaat yönetimini devirmekti, Türkiye halkını Kemalist Devrim için isyana kaldırmaktı, siyasal suçlamalardı bunlar!

Ama Danıştay cinayeti?

Suçlama namuslu ve mert bir Türk aydını için ölümden beterdi. Muzaffer Tekin, 8 yıl bu büyük acıyla yaşadı. Dünyanın en ağır haksızlığına dayandı. O yalan manşetlerine, o ekranlardaki yalan dizilerine direnme gücünü gösterdi.

Haksızlığa sessiz kalmak!

Ölümden beter olan bir şey daha vardı: Bu alçakça suçlama karşısında sessiz kalmak, tertibe boyun eğmek!

Muzaffer Tekin komutanı tanımazdım. 2006 öncesinde iki kez ziyaretime geldi. Yurdunu seven, namuslu bir asker olduğunu gördüm. Onu tanıyan herkes, mertliğini anlatıyordu. Mustafa Kemal?in subayı idi.

2006 yılı 19 Mayıs günü Muzaffer Tekin Danıştay cinayeti şüphelisi olarak gözaltına alınınca, bir an bile duraksamadım. Çünkü Muzaffer Tekin?in böyle bir tertibe kesinlikle alet olamayacağından emindim. Ayrıca Türkiye?ye ve Türk Ordusuna karşı kurulmakta olan tertibi, daha 2000?li yılların başında görmüştük. Hatta adını da açıklamıştık: Tezgâhı kuranlar ?Endonezya modeli? diyorlardı. ABD emperyalizmi Endonezya?da önce orduya operasyon yapmış, arkasından Doğu Timor?u koparmıştı.

Haksızlığa kamuoyu önünde tavır almak

Haksızlığa teslim olmamak, sessiz kalmamak geleneği içinde büyümüştüm, emekçi halka bağlılık, vatanseverlik, namus; işte böyle günlerde sınanırdı. Sessiz kalırsam, kendi gözümde üç paralık olurdum. Avukat arkadaşım Osman Aydın Şahin?den rica ettim. Atladı Ankara?ya gitti. Yalnız avukat dayanışması yetmezdi, kamuoyu önünde tavır almalı ve halkı aydınlatmalıydım. İşçi Partisi Genel Başkanı olarak bir basın toplantısı yaptım. Açıklamam bir cümlede özetlenebilirdi: Muzaffer Tekin?i tanıyorum, Danıştay cinayeti gibi alçakça bir eylemin hiçbir yerinde olamaz.

Bugün bu gazete kesiklerini buraya gönül rahatlığıyla koyuyorum. Türkiye?ye karşı bu tertibi tezgâhlayanların alınlarına yapıştırıyorum. Korkanların ve hâlâ korkanların da masalarına bırakıyorum.

O namuslu insanlar sayesinde

Hepimiz göreceğiz, çok uzak değil, Fethullahçı Gladyo?nun Ergenekon-Balyoz tertipleri bütün yönleriyle aydınlanacak. Şu anda tir tir titriyorlar. Türkiye?de Atlantik döneminin sonuna geliyoruz. Danıştay cinayeti, Hrant Dink cinayeti hepsi birer birer aydınlanacak. Tertipçiler yakalanacak. Şerefli ve namuslu insanların en ağır eziyetlere direnmeleri boşa gitmemiştir. Türkiye, onların o namusları sayesinde aydınlıklara çıkacaktır, o eşiğe geliyoruz.

O karakter ölmez

Şu an Muzaffer Tekin arkadaşımın da bu duygular içinde olduğunu biliyorum. Görmesem de, o güler yüzüyle hepimize hava raporu verir gibi ?Bomba gibiyim? diyor.

Teslim olmamak, her tür musibete kahramanca direnmek, devrimci subayın karakteridir.

Muzaffer Tekin, o karakterin ölmeyeceğini simgeler.

15.02.2014 / Aydınlık gazetesi

?  ?????? ?

Muzaffer Tekin’in Zafertepe?ye adını verdiler

2albaytekin

Kanser hastalığı 4. evrede olan ve hastane hastane dolaştırılan Ergenekon sanığı emekli Albay Muzaffer Tekin, Kıbrıs harekâtında Lapta ile Karapa arasındaki tepeyi ele geçirir ve kahramanlığı nedeniyle madalyaya layık görülür

12 Haziran 2007 günü Ümraniye?de ?El bombaları bulundu? yalanıyla başlayan Ergenekon tertibi çerçevesinde 15 Haziran 2007 günü tutuklanan E. Albay Muzaffer Tekin, bir Kıbrıs kahramanı. 1974 yılında Kıbrıs?a düzenlenen Barış Harekâtı?na teğmen olarak katılan Tekin?e, burada gösterdiği kahramanlık nedeniyle madalya da verildi. Kıbrıs?ta bir tepeyi de alan Tekin, Ergenekon tertibi çerçevesinde 5 Ağustos 2013 günü açıklanan kararda ?İki kez ağırlaştırılmış müebbet? hapis cezası aldı. İşte Danıştay suikastına da ismi karıştırılmaya çalışılan ve aldığı tepeye ismi verilen Muzaffer Tekin:

Ailece askerler

Muzaffer Tekin, 1969 Kuleli Askeri Lisesi, 1972 yılında ise Kara Harp Okulu?ndan Piyade Teğmen olarak mezun oldu. Komando Teğmeni Tekin yedi göbek asker çocuğudur. Babası Albay Salih Tekin, dedesi Miralay Ahmet Rıza, daha büyük dedeleri Kale-i Sultaniye Kumandanı Mirliva Cevat Bey, Gelibolu Sancak Kumandanı Ali Naşit Bey ve yeniçeri ağası Örneksiz Mustafa Ağa.

Zafer Tekin adı Kıbrıs?ta 20 Temmuz 1974 tarihindeki 1. çıkarmada duyuldu. Bolu Komando Tugayı 2. Tabur, 2. Takım Komutanı olarak Kıbrıs?ta görevinin başındadır. Lapta ile Karapa arasındaki tepeyi Grivas?ın EOKA-B?cilerinden ele geçirir. Buradaki kahramanlığı tarihe geçecek ve tepe ?Zafertepe? adını alacaktır. Adı artık Zafer Yüzbaşı?dır. Sivil hayatta da ona Zafer diye hitap edilir. Yıllar sonra Ergenekon İddianamesi?nde Muzaffer Tekin?in ?örgüt içindeki kod adı Zafer? olarak geçiyor.

?Çıkarmayı nasıl başardık?

3 Eylül 1974 tarihli Milliyet?teki köşe yazısında Hasan Pulur, Muzaffer Teğmen?in kahramanlığını yazar. Yabancı bir gazeteci, Kıbrıs?taki başarıyı sorar:

?Siz bu işi nasıl yaptınız?, Kıbrıs?a nasıl çıkılmıştı, nasıl üç günde adanın kuzeyinin tozunu attırmıştık? Hasan Pulur, gazeteciye Kıbrıs?tan gelen iki mektubu okur ve makalesinin sonuna şunları yazar: ?Yabancı gazeteci dinliyordu ve biz okuyorduk.

Galiba cevabını almıştı…

Hasan Pulur?un 1974?te köşesinde yayımladığı mektupta Muzaffer Tekin babasına Türk askerinin gücünü şöyle anlatmış: ?Burun buruna olduğumuz düşman bizlerin ağırlığını kaldıracak güçte değil. Üzerine gitmede tereddüt etmediğimiz bu yaratıklar Türk askerinin gücünü bir kere daha anladılar.?, ?Ölümü hiç düşünmedim. Şayet ölümü düşünseydim o beni çoktan bulmuştu bile.?, ?Bu an çok mutluyum. Allah?ım bana bu günleri gösterdiği için O?na sonsuz şükran borcum var.?

?Rum çemberini yardı?

Aynı günlerde yayımlanan bir başka gazete, içlerinde Muzaffer Tekin?in de bulunduğu 6 Türk subayının mücahit taburunu nasıl kurtardığını anlatır: ?Hareketin birinci gününde, Hilarion?a ulaşıp mücahitlerle kucaklaşmak için bir sızma teşebbüsünde bulunan Komando Tugayı?nın 3. Bölük Subaylarından Piyade Kd. Yüzbaşı Osman Baykurt, Piyade Kd. Üsteğmen Fazıl Müniroğlu, Piyade Teğmen Muzaffer Tekin ve Piyade Asteğmen Mehmet Manga kalenin yamaçlarında pusuya düşmüşler…

?Sabaha kadar kayalık arazide çetin bir savunma yapan subaylarımız şafakla beraber taarruza geçmiş ve çemberi yararak St. Hilarion?a ulaşmışlar… Düşman ağır zayiat verirken, mücahitlerden 28 yiğit şehit düşmüş.?

İP?ye nasıl üye oldu

Silivri 13. Ağır Ceza Mahkemesi salonundayız. 29 Ocak 2009 tarihli 44. oturum. Doğu Perinçek?in çapraz sorgusu devam ediyor. Savcı sordu: ?Partinizde bulunan belgeler arasında ?Öncüler listesi? adlı belge bulundu. Sanıklardan Muzaffer Tekin?in adı orada geçiyor.?

Perinçek tane tane konuşmaya başladı:

?Sayın Başkan biz toplumun aydın, birikimli öncü isimlerini partimize davet ediyoruz. Bu listede onların isimleri var. Muzaffer Tekin?den bize çok övgü ile bahsettiler. Kıbrıs?a paraşütle inen ilk birlik komutanlarından, Partimizin Merkez Karar Kurulu üyesi E. Komando Albay Dinçer Kömek bile anlattı, kahramanlığını öğrendik, partimize üye olmasını önerdi. Biz de uygun bulduk. Şimdi buradan kendisine İşçi Partisi?ne üye olması için çağrı yapıyorum? dedi. Doğu Perinçek?in konuşmasını bütün salon dinledi.

Muzaffer Tekin ayağa kalktı, her zamanki zarif davranışıyla önünü ilikledi ve Mahkeme Heyeti?ne hitaben kısa, öz konuştu: ?Sayın Doğu Perinçek?in teklifinden şeref duyarım. Partiye üye olmayı kabul ediyorum.?

Ergenekon tertibiyle tutuklanan ve 5,5 ay Tekirdağ?da aynı koğuşta kalan Adnan Akfırat, koğuş arkadaşı Muzaffer Tekin için ?örnek, güvenilir, saygın, birikimli? sıfatlarını peş peşe sıralıyor.

Muzaffer Tekin?den Aydınlık okurlarına mektup var: ?Aklanarak başım dik çıkacağım?

Silivri Cezaevi?nde pankresas kanseri olan Ergenekon tutuklusu emekli Albay Muzaffer Tekin, hasta yatağından Türkiye?ye seslendi. Hastalığının af konusu olmasını istemediğini belirterek, en büyük arzusunun ?Türkiye?yi dönüştürmek için yapılan tertiplerin tekrarlanmayacağı, özgür günlere ulaşmak? olduğunu belirtti.

Şer odaklarını hedef aldı

Kıbrıs gazisi emekli Albay Muzaffer Tekin, Aydınlık?a ve Ulusal Kanal?a yazdığı mektupta Türkiye?ye seslendi. 4?üncü evrede pankres kanseri teşhisi konulan ve Çapa Tıp Fakültesi?nde tedavi altına alınan Tekin, mektubunda şunları ifade etti:

?Öncelikle rahatsızlığımın duyulmasından itibaren bu konuya büyük bir hassasiyet gösteren Ulusal Kanal-Aydınlık camiası ve sağduyulu Türk milletinin asıl bireylerine şükranlarımı arz ederim. Teşhis ve tedavi sürecine girmem bana huzur vermiştir. Çok kısa sürede, Türk hekimlerinin bilgi ve donanımları ile rahatsızlığıma kesin çözüm bulacaklarıma inanıyorum. Bu konuda hiçbir tereddütüm yoktur.

Tutukluluğum döneminde rahatsızlığımın ön plana çıkmasını istemedim, ama gelinen noktada olaylar benim kontrolüm dışında gelişmiştir. İçinde bulunduğum durumun bir af konusu yapılmasını kesinlikle istemiyorum. En büyük arzum, şer odaklarının yıllarca, bizler üzerinden Türkiye Cumhuriyeti?ni dönüştürmek için yaptıkları tertiplerin bir daha asla tekrarlanmayacağı laik, demokratik, sosyal, hukuk devletinde huzur ile yaşayacağımız özgür günlere ulaşmaktır.

Saygılarımla

Muzaffer Tekin?

***

Tekin, yakın çevresi aracılığıyla da gazetemize ?Ben cezaevinden başım dik, aklanarak çıkmak istiyorum. Hastalığımı da, bir af konusu olmasın diye gizlemeye çalışmamın nedeni buydu? mesajını gönderdi.

Hayati Özcan

15.02.2014 Aydınlık gazetesi

?  ?????? ?

İsmail TÜRK

Alo İsmail / Muzaffer Tekin

14 Şubat 2014, 14:58

MUZAFFER TEKİN ve ERGENEKON

 Emekli  bir subay aynı zaman da Kıbrıs gazimiz.Muzaffer Tekin beyle yakinen tanışıp, dostluk etmiş bir kişiyim. Çok sık görüştüğüm dönemlerde olmuştur. Hayatımda tanıdığım en kibar,nazik hayır sever bir insandı.Suç işleme konusuna gelince yemin ederim Türkiye?de kırmızı ışık geçmeyen tek adamdır diyebilirim.Bu adam şimdi darbe suçlaması ile ömür boyu hapse mahkum zulüm altında! Zalimleri kim? Onlar şimdi birbirlerini yeme mod?unda?

Muzaffer Tekin Allah bilir ama çok uzun sürmez Rabbimizin ebedi affına mazhar olabilir! Zira kendisi elim ve lanet bir hastalığın pençesinde tedavi altında, dualarımızı esirgemeyelim.
Biz MHP camiası ve Ülkücüler olarak bu ?Ergenekon?Balyoz ve benzeri operasyonda yapılan yanlışlıklara yeterince karşı çıkamadık! Başa kendi mide koyarak çelişkilerimiz bizi kaygılandırıp, susturdu! 12.Eylülde askerden gördüğümüz işkenceleri hatırladıkça bizde intikam ateşi ile zalimlerin zulmüne seyirci olduk! Sanki O subaylar sadece Çetin Doğan ve Türevi birkaç kişi gibiymiş gibi. Onlarla aynı safta olmak, suç ortağı olarak yargılanmayı aldıkları ceza kadar zulüm gören tertemiz alt rütbeli subay gönüldeşlerimizi unuttuk! Yaş kuru karıştı birbirine?

Evet, adalet bir gün gerçekten herkese lazım geliyor!
Çok uzak değil bu ülkede en çok adalet Başbakana, ailesine, suç ortaklarına da lazım gelecektir, dileğim odur ki onlara dahi adaletle hükmedilsin. Zalimlerin zulmüne uğrayan dostlarımız bizlere cezaevlerinden, hücrelerinden Alo İsmail diyemese de vicdanımın sesi Alooo İsmail dedi ve bu yazıyı yazdım?

http://www.habererk.com/yazi/525/alo-ismail-muzaffer-tekin#.UwUg3GJ_uYg

Share
  1. #1 by cengiz özdenk on 19 Temmuz 2014 - 00:12

    komutanım mubarek ramazan ayı hörmetine sağlıklı olmanızı tedavisi olduğunuz hastalığınızdan bir an önce kurtulmanızı yüce rabbimden dualarımızla kurtulmanızı canı gönülden isterim,şimdiden geçmiş olsun.daha cok şeyler yazmak isterdim fakat sizi yormak istemem her zaman arkanızda birilerin olduğunu allahtan duacı olduğmuzu hatırlayınız.SAYGILARIMLA ELLERİNİZDEN ÖPER TEKİN AİLESİNE ALLAH sabır ve sıhhat versin.Bolu komd.tugy.5.tabur 15 bölük erlerinden roket atar nişancısı CENGİZ ÖZDENK EMRET KOMUTANIM.

    • #2 by Muzaffer Tekin on 20 Temmuz 2014 - 02:23

      Cengiz’im temennilerin için teşekkür ediyor, gözlerinden öpüyorum vefakar kardeşim.. Muzaffer Tekin

(yayınlanmayacak)