HİKMET ÇİÇEK/ ‘Zafer Yüzbaşı’


 

hikmetcicek“Ayşe tatile çıktı” parolasıyla başlatılan ve adadaki Türklerin uğradığı baskı ve zulmü ortadan kaldırmak amacıyla gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı 40’ıncı yılında. TSK’nın zorlu şartlarda gerçekleştirdiği bu harekata katılan genç bir subay üstün başarılarıyla dikkat çekti.

1969 yılında Kuleli Askeri lisesinden, 1972 yılında da Kara Harp Okulu’ndan Piyade Teğmen rütbesiyle mezun oldu. İlk görev yeri Bolu Komando Tugayı’ydı. Bir yıl süren kıta hayatının ardından Kıbrıs Barış Harekâtına, Bolu Komando Tugayı 2. Tabur, 2. Takım Komutanı olarak katıldı. Harekâtta en çok muharebeye giren takımın komutanıydı. Lapta ile Karapa arasındaki tepeyi Grivas’ın EOKA-B’cilerinden ele geçirir. Başarılarından dolayı “üstün cesaret ve feragat altın madalyası” ile taltif edildiğinde daha 24 yaşındaydı. Bolu Komando Tugayı’nın komutanı Sabri Demirbağ ve harekâtın kurmayları bu genç teğmeni “Kıbrıs Barış Harekâtının seyrini değiştiren subay” olarak nitelediler. Kıbrıs Türkleri, bir kadirşinaslık örneği olarak muharebelerin geçtiği bir tepeye onun ismini verdiler, “Zafertepe” dediler. Bu genç teğmen, sonradan yakın dostlarının “Zafer Yüzbaşı” dedikleri Muzaffer Tekin’den başkası değildi.

Muzaffer Tekin, Tuzla’da Alay Nöbetçi Amiri olduğu 18 Mart 1985 gününe kadar askerlik mesleğine tutkuyla bağlı kalacaktı. O gün hayatının seyri bütünüyle değişecekti. Birkaç gün önce Tuzla’da bulunan bir gazinoda dört teğmen, teğmen oldukları bilinerek gazino sahipleri tarafından darp edilmişti. Tekin’in nöbetçi olduğu gece ise söz konusu gazinoya karşı bir baskın gerçekleşmiş, dört gün önce yaşanan olayın acısı çıkarılmıştı. Bu olayla ilişkilendirilen Muzaffer Tekin askeri mahkemeye sevk edilmiş, fakat Yüksek Askeri Şura mahkeme sonucunu beklemeden Tekin’i mesleğinin zirvesinde res’en emekliye sevk etmişti. Daha sonra ise Yüzbaşı Tekin, YAŞ kararıyla TSK’dan ilişiğinin kesilmesine neden olan bu olaydan beraat etmişti.

Ergenekon davası sanıklarından Rafet Arslan, 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yaptığı savunmasında sınıf arkadaşı Muzaffer Tekin’i şöyle anlatıyordu:

“Muzaffer benim mahallemde çelik çomak oynarken tanıştığım biri değildir. 40 küsur yıl evvel bu ülkeyi cumhuriyeti can bedel korumaya omuz omuza yemin ettiğim devre arkadaşımdır. Silah arkadaşımdır, kardeşimdir. Muzaffer Tekin bir savaş kahramanıdır. Makam ve mansıp mücadelesinde kelepir sevdasından uzak, kendisini çevresine göre, sevgiye göre ayarlamış bir muhabbet fedaisidir.”

‘ZAFER TEPE’ İSMİ

Balyoz davası sanıklarından, J. Kurmay Albay Mustafa Önsel “Beşiktaş’ta Sırtlan Pusu’su” adlı kitabında Muzaffer Tekin’i şöyle anlatır:”Astı, üstü herkes ondan kahraman diye bahsediyordu. Sadece astları değil, üstleri de kendisine saygı duyuyordu. Kıbrıs savaşında yaptıklarını kendisinden değil, arkadaşlarından, ders hocalarımızdan dinliyor, kendisine içten içe hayranlık duyuyorduk.

Yürüyüşüyle, duruşuyla emsallerinden farklı bir subaydı Yüzbaşı Tekin. Kışlada pek çok bölük vardı ama en olumsuz hava şartlarında bile eğitim yapan bir tek bölük olurdu. O da Muzaffer Tekin’in bölüğü.

Kıbrıs savaşına teğmen olarak katılmış, gösterdiği üstün cesaret ve feragat nedeniyle bu rütbede altın madalyalı tek subay olarak tarihe geçmişti. Kıbrıs ta cephe taarruzu ile ele geçirdiği tepeye ismini vermişlerdi: “Zafer tepe!” Asker olsun diye yaratılmış birisiydi gözümüzde Muzaffer Tekin. Yirmi altı yıl sonra Muzaffer Tekin, “Ergenekon” isimli davadan, iftiralarla, haksız hukuksuz biçimde bu sefer cezaevine tıkılacaktı. Ben de benzer şekilde haksız hukuksuz bir şekilde “Balyoz” davasından tutuklanacaktım. O zamanlar nereden bilebilirdim yolumun, 26 yıl sonra Muzaffer Tekin ile bu sefer cezaevinde kesişeceğini?”

Aydınlık gazetesi, 20 Temmuz 2014

Share
  1. Henüz hiç yorum yok.
(yayınlanmayacak)